Mahkemesi : Elbistan İş MahkemesiTarihi : 04/03/2014Numarası : 2013/669-2014/196Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerindeki çalışmasının işverenin haksız feshi nedeniyle son bulduğundan bahisle ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının iş akdini kendisi ile imzalamadığını, taşeron işçisi olduğunu, alacaklarından sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının iş akdinin davalı alt işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davanın belirsiz alacak davası mı kısmi dava mı olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. HMK'nun 107.maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği, karşı tarafın verdiği bilgi veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği, ayrıca kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğunun kabul edileceği, 109.maddesinde ise talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği, talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı, kısmi dava açılması halinde dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği bildirilmiştir. Görüldüğü gibi her iki dava çeşidinin de açılabilirlik şartı alacağın konusunun miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmamasıdır. Her iki dava çeşidinde de (alacak miktarının tespiti davası dışında) dava açan alacağın asgari bir miktar ve değerini belirterek talepte bulunmaktadır. Dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı neye karar verilmesi istiyorsa onu açık şekilde yazar. Tespit davalarında davacı bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine karar verilmesini ister, kısmi davada davacının dava dilekçesinde kısmi dava açtığını açıkça bildirmesi gerekir, belirsiz alacak davasında ise alacağın miktarının belirlenmesi açıkça talep edilmelidir. Talep sonucu açık değilse mahkeme talep sonucunu açıklattırmalıdır. Bundan başka, talep sonucunun açık olmaması halinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığında bir yoruma tabi tutarak davacının açtığı davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemek hakimin ödevidir. Somut olayda dava dilekçesinde davacı vekili davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıklamadığı gibi talep ettiği alacakların miktarını da belirlenmesini de talep etmemiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmakta olup sonradan ıslah dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğunun bildirilmiş olması sonuca etkili değildir. Mahkemece, davanın belirsiz alacak davası olduğu kabulü ile ıslah edilen miktarlar yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi bu yönü ile hatalıdır. 3-Davacı vekili, dava dilekçesinde ücret alacağı talep ederken davalı işverenin ücretini de kısmen ödemediğini bildirip, bu süreler yönünden ücret alacağı talebinde bulunmuştur. Ancak bilirkişi, dosyaya sunulmuş ödeme belgeleri bulunmadığından bahisle, tüm dönem yönünden ücret alacağı hesabı yapmıştır. Mahkemece, davacının ücret ödemelerine dair banka hesap ekstresi ile, üst işveren tarafından talebi üzerine yapılmış bir ödeme varsa, bu ödemeler tespit edilip bakiye ücret alacağının olup olmadığı belirlenerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme sonucu karar verilmiş olması bozma nedenidir. 4-Davacı vekili dava dilekçesinde fazla mesai ve hafta tatili ücreti alacaklarını ayrı ayrı hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının fazla mesai alacağının hesabında davacının haftanın 7 günü çalıştığı kabul edilmiş, davacının Pazar günü yaptığı çalışmalarının tamamı fazla mesai hesabında dikkate alınmış, ayrıca davacının hafta tatili ücreti hesaplanırken davacının çalıştığı kabul edilen hafta tatilleri için ayrıca mükerrer olacak şekilde hesaplama yapılmıştır. Davacının hafta tatili alacağını ayrı bir alacak olarak talep etmesi nedeniyle, davacının hafta tatili alacakları günlük 1 yevmiye hesabı ile ayrı hesaplanmalı, davacının fazla mesai alacakları ise davacının haftanın 6 günündeki çalışmaları dikkate alınarak belirlenmeli, davacının hafta tatili çalışmalarında 7,5 saati aşan çalışmaları varsa 7,5 saati aşan kısımları fazla mesai hesabına dahil edilmeli ve 1,5 yevmiye üzerinden hesaplamalıdır. Davacının yaptığı hafta tatili çalışmalarının tamamının fazla mesai alacağı içine dahil edilerek mükerrer hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.