Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11250 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 38653 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava Türü : AlacakYARGITAY İLAMI Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, davalı işyerindeki çalışması esnasında işçilik alacaklarının tam olarak ödenmediğini belirterek fazla mesai ücreti ve bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne verilmiştir. Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı konusunda uyuşmazlık konusudur. 854 sayılı Deniz İş Kanunu'nun 26/1. maddesine göre "Genel bakımdan iş süresi, günde sekiz ve haftada kırk sekiz saattir. Bu süre haftanın iş günlerine eşit olarak bölünmek suretiyle uygulanır". Kanunda 4857 sayılı İş Kanunu'ndan farklı olarak hem haftalık, hem de günlük çalışma süresi belirlenmiştir. 854 sayılı Kanun’un 26/2. maddesine göre “İş süresi, gemi adamının işbaşında çalıştığı ve vardiya tuttuğu süredir." Gemi adamının gemide bulunduğu sürelerin tamamı çalışma süresi olarak kabul edilemez. Gemi adamının fiilen çalıştığı veya fiilen çalışmamakla birlikte gücünü işverenin emrinde bulundurduğu, iş verilmesi veya çıkması için beklediği süreler çalışma süresinden sayılmalıdır. 854 sayılı Kanun'un 28/1. maddesine göre ise "Bu kanuna göre tespit edilmiş bulunan iş sürelerinin aşılması suretiyle yapılan çalışmalar, fazla saatlerde çalışma sayılır” Deniz İş Kanunu kapsamında çalışan gemi adamının, iş başında çalıştığı veya vardiya tuttuğu süreler, günlük sekiz veya haftalık kırksekiz saati aştığı takdirde fazla çalışma olarak kabul edilmelidir. Gemi adamının ister seyir halinde olsun, ister limanda gemi içinde iken çalışmadan veya vardiya tutmadan geçirdiği süre fazla çalışma olarak değerlendirilemez. Gemi adamının haftalık esasa göre fazla çalışmasının tespit edilmesi için gemi adamının haftanın yedi günü çalışması gerekmektedir. Aksi halde günlük çalışma esasına göre fazla mesai belirlenmelidir. Deniz İş Hukukunda, sözleşmenin taraflarının fazla mesai ücretinin, asıl ücrete dahil olduğu şeklinde sözleşmeye hüküm koymaları mümkündür. Bu sözleşme hükmü geçerlidir. Ancak bununda bir sınırının bulunması gerekir. Deniz İş Kanununda fazla çalışmalar için günlük veya yıllık bir sınır da öngörülmemiştir. Oysa 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki işçiler için fazla çalışmanın sınırı yılda ikiyüzyetmiş saat olarak belirlenmiştir. Bu sebeple 4857 sayılı İş Kanunu'ndaki ikiyüzyetmiş saat sınırlamasının, Deniz İş Kanunu kapsamında çalışanlar için uygulanması mümkün değildir. Bu konuda sınır olarak Türkiye tarafından onaylanan uluslararası kaynak olan 180 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesi ile 1999/63/EC sayılı Avrupa Birliği Direktifi dikkate alınabilir. Anılan sözleşme ve direktifin 5. maddelerinde işçinin sağlığının ve güvenliğinin korunması amacıyla çalışma sürelerinde sınırlamaya gidilmiş ve asgari dinlenme süreleri belirlenmiştir. Buna göre "azami çalışma süresi 24 saatlik sürede 14 saati, 7 günlük sürede 72 saati geçemez. Dinlenme süresi ise 24 saatte 10 saatten, 7 günlük sürede 77 saatten az olamaz. Dinlenme saatlerinin 6 saatten az olmamak koşuluyla ikiye bölünerek uygulanması mümkün olup iki dinlenme süresi arasında geçecek zamanın da 14 saatten fazla olmaması gerekir”. Buna paralel düzenleme Gemi adamları Yönetmeliğinin 84. maddesinde yer almaktadır. Dinlenme sürelerini belirleyen bu kuraldan da aynı sonuç çıkarılabilir. Fakat yönetmelik dinlenme süresini günlük on saat olarak belirlerken, haftalık ise yetmiş saaten az olamayacağını belirtmiştir. Bu sözleşme ve direktifteki düzenlemeye göre daha az bir süredir. Bu sebeple sınırlamada sözleşme ve direktifin dikkate alınması daha isabetli olacaktır. Somut olayda, davacının fazla mesai ücreti, dosyada bulunan işyeri kayıtlarına göre 24 saat çalışılan günler yönünden, günlük 8 saati aşan çalışmalar fazla mesai olarak kabul edilmek suretiyle hesaplanmıştır. Bilirkişi raporunda alternatifli olarak ara dinlenme süresi günlük 8 saat ve 10 saat olarak kabul edilerek ayrı ayrı hesaplama yapılmış ve mahkemece ara dinlenmenin günlük 8 saat olarak kabul edildiği seçenek hüküm altına alınmıştır. Oysa yukarıda detaylı şekilde belirtildiği üzere 180 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesi ile 1999/63/EC sayılı Avrupa Birliği Direktifi ve Gemi adamları Yönetmeliğinin 84. maddesi çerçevesinde 24 saat aralıksız çalışmalarda günlük ara dinlenme süresi günlük 10 saatten az olamayacağından, somut olayda da ara dinlenme süresi 10 saat olarak kabul edilmelidir. Diğer yandan bilirkişi tarafından her ne kadar davacının 24 saat çalıştığı günler belirlenerek, gün bazında hesaplama yapılmış ise de ; çalışılan günlerde davacının gemiye biniş ve gemiden ayrılış saatleri dosyada mevcut olduğundan bu hesaplama yöntemi hatalıdır. Yapılacak iş; davacının gemiye biniş ve gemiden ayrılış saatlerine ilişkin kayıtların ayrıntılı olarak dökümü çıkarılarak, davacının günlük çalışma saatleri belirlenip; dosya kapsamına göre iş bitmediği zamanlarda çalışmanın 24 saatlik vardiya bitim saatlerinden sonra da devam ettiği ve işverenin bu çalışmalar karşılığı fazla mesai ücreti ödediği de anlaşılmakla; belirlenen bu günlük çalışma süresinden 10 saatlik ara dinlenme düşüldükten sonra bulunacak mesai süresi üzerinden hesaplama yapılmalı ve varsa çalışmanın yapıldığı aydaki fazla mesai ücreti ödemeleri hesaplamadan mahsup edilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin fazla mesai ücretinin hatalı şekilde hesaplanıp hüküm altına alınması isabetli olmamıştır. 3- Mahkemece her ne kadar hüküm altına alınan fazla mesai ücretine her alacak ayı yönünden temerrüdün gerçekleştiği bir sonraki ayın ilgili gününden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiş ise de; gerek mahkeme kararının hüküm fıkrasında ve gerekse hükme esas alınan bilirkişi raporunda hangi alacağın, hangi miktarının, ne zaman tahakkuk ettiği, ilgili alacak yönünden temerrüdün ne zaman gerçekleştiği ve buna bağlı olarak faizin hangi tarihten itibaren işletilmesi gerektiği hususları açık olmayıp, bu husus kararın infazında tereddüte neden olacaktır. Yapılacak iş, dosya bilirkişiye tevdi edilerek yukarıda belirtilen hususlar gözönüne alınarak her bir alacak ay be ay belirtilerek detaylı şekilde hesaplama yapılarak hüküm altına alınmalıdır. Mahkemece bu hususa dikkat edilmeden infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının davalıya iadesine, 25.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.