Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1073 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16417 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Karabük İş MahkemesiTarihi : 28/02/2013Numarası : 2011/302-2013/52 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Bakanlık vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı Bakanlığın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine 2-Davacı, davalı işyerinde veri hazırlama elemanı olarak çalışırken haksız olarak işyerinin değiştirilmesi üzerine iş şartların ağırlaştırılmasını kabul etmediğini ve bu nedenle iş akdini haklı nedenle feshettiğinden bahisle kıdem tazminatı ve bazı işçilik alacaklarını ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının çalıştığı hastane yönetimi tarafından istenilmemesi üzerine yeni bir işte görevlendirdiğini ancak davacının işi beğenmeyerek işten ayrıldığını bu nedenle haksız olduğunu tüm haklarını zamanında ödendiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, veri hazırlamada çalışan davacının hastane binasına uzak yerdeki çamaşırhanede daha ağır işte görevlendirilmesinin iş şartlarında esaslı değişiklik olarak kabul edilmesinin gerektiği, davacının fesihte haklı olduğu, kıdem tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafından yapılan ıslahın, süresinde olup olmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK'nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. HMK 181.maddesinde kısmi ıslah için, bir haftalık süre verileceği ve süresi içinde yapılmaması durumunda ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Ayrıca HMK'nun 90. maddesinde sürelerin kanunda belirtileceği veya hakim tarafından tespit edileceği, kanunda belirtilen istisna durumlar dışında hakimin kanundaki süreleri artırıp eksiltemeyeceği bildirilmiştir. Somut olayda, davacı vekili, bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasından sonra 27.12.2012 tarihli duruşmada davasını ıslah etmek üzere mahkemeden talepte bulunmuş, mahkemece kendisine iki haftalık süre verilmiştir. Davacı, kendisine verilen iki haftalık sürenin içinde ancak yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 16.2.2012 tarihinde davasını ıslah etmiş ve harcını da aynı gün yatırmış, mahkemece de ıslah edilen değerler üzerinden hüküm kurulmuştur. Ne var ki süresinde yapılmayan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 3-Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "taleple bağlılık ilkesi" başlığını taşıyan 26. maddesinde "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmüne yer verilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde kullanılmayan yıllık izin talebini bildirirken 2004-2006 yılları arasında 7 şer gün ve 2010 yılından 9 gün 2011 yılından 21 gün izin hakkının kullandırılmadığını açıkça bildirmiştir. Buna rağmen mahkemece, bilirkişi tarafından talep gözetilmeyerek “hizmet süresi 23.7.2004-12.7.2011 arası 6 yıl 11 ay 20 gündür. Hak edilen izin = 90 gün olup bunun 14 günü kullandığı, kullanılmayan izin süresinin 76 gün olduğunu” kabul ederek yaptığı hesaplamanın talebin aşılması suretiyle hükme esas alınması isabetsiz olmuştur. O halde davalı Bakanlık vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.