Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10585 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8645 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : AlacakTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı vekili, davacının pazar günleri çalışmasına gelmeyi kabul etmediği için 31.3.2002 tarihinde iş akdinin haksız yere bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, davacının 18.7.1996-21.2.1997 tarihleri arasında çalıştığını, daha sonra 2001 yılında tekrar işe giren davacının bir ay bile çalışmadan işten kendisinin ayrıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında, davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarih ve buna bağlı olarak da davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, Borçlar Kanununun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir. Somut olayda, dava tarihi 28.2.2012 tarihidir. Davacı iş sözleşmesinin 31.3.2002 tarihinde sona erdiğini iddia etmiş, davalı ise 2001 yılında tekrar işe giren davacının 1 ay bile çalışmadan işten ayrıldığını savunmuştur. Hizmet döküm cetvelinden davacının işten ayrılış tarihinin 1.12.2001 olduğu görülmektedir. Yine dosya içerisinde bulunan ve davacının imzasını taşıyan tutanakta davacının iş sözleşmesinin 26-27-28.3.2001 tarihleri arasındaki devamsızlığı nedeniyle feshedildiği yazmaktadır. Davacı tanığı ... da davacının 2002 yılına kadar çalıştığını beyan etmiştir. Tüm bilgi ve belgelere göre de davacının iş sözleşmesinin 28.2.2002 tarihinden önce sona erdiği anlaşılmaktadır. Kesin tarih vermeyen davacı tanığı ....'in beyanına itibar edilerek fesih tarihinin daha sonra olduğunun kabulü ve buna bağlı olarak da tazminat taleplerinin zamanaşımına uğramadığı gerekçesi isabetsizdir. Davanın zamanaşımından reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 28.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.