Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 105 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5286 - Esas Yıl 2012
Hasımsız olarak görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı ...... Genel Müdürlüğü tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, yetki belgesine dayalı olarak açılan mirasçılık belgesinin verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece mevcut nüfus bilgilerine göre miras bırakan ............'nin nüfus kayıtlarına ulaşılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalar kural olarak ancak mirasçılar tarafından açılabilir. Mahkemelerce yetki verilmiş olması koşuluyla mirasçı sıfatı bulunmayan kişilerin de bu tür davaları açabilecekleri kuşkusuzdur. Bu tür davalarda davanın kabulüne karar verilebilmesi için miras bırakanın nüfusa kayıtlı olması zorunlu olmadığı gibi mirasçıların kimler olduğunun tam olarak belirlenmesi de şart değildir. Miras bırakanın gerçekte yaşadığının ancak nüfusta kayıtlı olmadığının belirlenmesi halinde mahkemece mirasçılarının araştırılması, mirasçı bırakmaksızın ölen kişilerin mirasının son mirasçı sıfatıyla ...'ye kalacağı olgusu da göz önünde bulundurularak mirasçılık belgesinin verilmesi gerekir. Nüfusta kayıtlı olmayan miras bırakanın ölümü ve ölüm tarihi ile geriye mirasçı olarak kimleri bıraktı??ı olgularının 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 29-30 maddeleri hükümleri dikkate alınarak her türlü delille kanıtlanabileceği de kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, mirasçılık belgesi istenen 1810 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden ........ kızı, 1327 doğumlu ............ ......'ın nüfusta kaydının bulunmadığı ancak, ............'nin nüfus kayıtlarındaki adının ...... olduğunun tanık anlatımında ileri sürüldüğü görülmektedir. Hal böyle olunca; taşınmazda kayıt maliki görünen .... kızı 1327 doğumlu ..................'ın gerçekte adının "......." olduğu ileri sürüldüğüne göre bu yöndeki iddianın araştırılması zorunludur. Ne var ki, bu husus ancak Asliye Hukuk mahkemesinde açılabilecek bir dava ile kanıtlanabileceği, bu uyuşmazlığın dar yetkili Sulh Hukuk Mahkemesinde çözümlenemeyeceği kuşkusuzdur. O O halde mahkemece bu husus öncelikle ön sorun yapılmalı, ön sorunun çözümü için görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmak üzere davacıya yetki ve kesin süre verilmeli, dava açıldığı taktirde sonucu ve verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz, davacı .......... Genel Müdürlüğünün temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine 16.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.