Mahkemesi : Manavgat İş MahkemesiTarihi : 04/04/2013Numarası : 2012/283-2013/145Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacı, davalıya ait iş yerinde Temmuz 2006 tarihinde turizm doktoru olarak çalışmaya başladığını, anlaşmalı otellere giderek hastanın kontrolünü ve gerektiği takdirde hastaneye sevkini sağladığını, 15/06/2012 tarihinde iş akdinin işveren tarafından feshedildiğinin bildirildiğini ve çalışmakta olduğu otellere ve hastaneye girmesinin fiilen engellendiğini, yeni ve daha ağır şartlarla oluşturulan sözleşmeyi imzalamaması üzerine çalışmasının fiilen engellenmesine rağmen yazılı bir bildirim yapılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ve prim alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacının 12.09.2006 tarihinde işe başladığını, davacının Ekim 2011 ayında 6 gün, Nisan 2012 ayında 3 gün izinsiz ve mazeretsiz işe gelmediğini, Temmuz 2011 ayında görev yaptığı otelde rahatsızlanan bir yabancı turisti görmeden görmüş gibi sevk formu düzenlediğini, en son 17.06.2012 tarihinde görevli olduğu otele gitmediği anlaşıldığında telefonla ulaşıldığında davacının mesul müdürden izin talep ettiği ve izin verilmediği halde ailesiyle Kıbrıs'a gittiğinin belirlendiğini, davacının 17 ve 18 Haziran 2012 tarihlerinde işyerine gelmediğini, davacının iş akdinin bu nedenlerle Manavgat 6.Noterliğinin 21.06.2012 tarih ve 9684 yevmiye nolu ihtarnamesi ile haklı nedenle feshedildiğini, davacının adresinin kapalı olması nedeniyle ihtarnamenin 28.06.2012 tarihinde muhtara tebliğ edildiğini, 15.06.2012 tarihinden itibaren işe alınmadığı iddiasının doğru olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde son bulduğunun ispat külfetinin davalı işverene ait olduğu, davalı işveren tarafından ibraz edilen 17/06/2012 tarihli saat 14:30'da düzenlenen tutanakta işverence davacının Kıbrıs'ta olduğunun belirlendiği, telefonla arandığında misafiri olduğunu, başhekimden izin istediğini ancak vermediğini, 18/06/2012 tarihinde işe geleceğini bildirdiği, davacının 17-18/06/2012 tarihlerinde görevde olduğu yerlerde işe gelmediğine dair tutanakların bundan sonra düzenlendiği, davacının 18/06/2012 tarihinde işe geleceğini telefonda bildirmesine rağmen 17 ve 18/06/2012 tarihlerinde tutanak tutulması, davacıya gönderilen ihtarnamenin 29/06/2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla bu tarihten sonra davacının devamsızlığından bahisle yazılı fesih bildiriminin yapılması gerektiği anlaşılmakla davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında iş sözleşmesinin hangi tarafça feshedildiği, feshin haklı olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı iş sözleşmesinin 15.06.2012 tarihinde işverence feshedildiğini iddia etmiş, davalı ise davacının 17.06.2012 tarihinden itibaren kendisinin işe gelmediğini, iş sözleşmesinin işverence feshedilmediğini savunmuştur. Her ne kadar Mahkemece iş sözleşmesinin işverence haklı olarak feshedildiğinin ispatlanamadığı gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmiş ise de davalı taraf davacının işe kendisinin gelmediğini tanık beyanları, tutanak ve ihtarname içeriği ile ispatlamıştır. Davacı ise iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini ispatlayamamıştır. Davacı tanıklarının işverenle aralarında davaları olduğu gibi davacıdan önce işten ayrılmışlar ve davacıdan naklen beyanda bulunmuşlardır. Kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır.3-Davacının "hak ediş ücretine" hak kazanıp kazanamadığı ve hak kazanmışsa bunun ne şekilde tespit edileceği konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı davalı şirketin yönetiminde bulunan şahsın imzasının bulunduğu bir hesaplama belgesi ibraz etmiş ise de bu belgenin hangi tarihte düzenlendiği, bu belgede yazılan miktarlardan ne kadarının ödendiği anlaşılamadığından bu belgeye değer verilmemesi doğrudur. Ancak taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde davacının hangi işlemlerden ne kadar hak ediş ücreti alacağı açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş, davalıdan davacının yapmış olduğu işlemlere ait belgeler ve davacıya yapılan ödemelere ilişkin belgelerin tam olarak getirtilmesi ile davacıya yapılan ödemelerin davacının yaptığı işlemlere ilişkin hak ediş tutarlarını karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, karşılamadığının tespiti halinde fark hak ediş ücretinin kabulüne karar verilmesi gerekmekte olup eksik inceleme ile karar verilmiş olması da bozma sebebidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 09/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.