Mahkemesi : Antalya 2. İş MahkemesiTarihi : 06/06/2013Numarası : 2011/100-2013/286 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, hafta içi her gün saat 08:00 dan akşam en erken 21:00 e kadar mesai yapmak sorunda kaldığını, çalıştığı süre boyunca yemek molası ve ara dinlenmesi vermediğini, yılbaşı dini ve milli bayramlar ile hafta tatillerinde çalıştığını, ancak çalışmalarının karşılığında ücretlerinin ödenmediğini, bir kısım bordrolarda gösterilen fazla çalışma ücretlerinin gerçeğe aykırı olduğunu ileri sürerek fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davanın zamanaşımı yönünden reddini talep ettiklerini, davacının bankadan ayrılırken tüm alacaklarını alarak bankayı ibra ettiğini, sürekli olarak fazla mesai yaptığı iddiasını geçersiz ve asılsız olduğunu, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde aylık ücretin hafta tatili, ulusal bayram genel tatil günleri ve fazla mesai ücretlerini de kapsadığının düzenlendiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı ile davalı banka arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde aylık ücretin hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri ve fazla mesai ücretlerini de kapsadığının düzenlendiği, dosyaya sunulan 2002-2011 yılları arası ücret bordrolarında normal ücretin yanında, değişen saat ve miktarlar üzerinden fazla mesai ek ücret tahakkuklarının yapılarak ödendiğinin saptandığı, günlük çalışma saatlerinin tespitinin alarm sistemi kayıtlarından tespit edilmesinin mümkün olmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir. Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Somut olayda; taraflar arasındaki iş sözleşmesinde fazla mesai ücretinin ücrete dahil olduğunun düzenlendiği, dosyaya sunulan ücret bordrolarında fazla mesai tahakkuku bulunduğu anlaşılmış ise de söz konusu ücret bordrolarında davacının imzası bulunmamaktadır. Mahkemece davalı taraftan davacıya fazla mesai ücretlerinin ödendiğine dair varsa imzalı kayıtların ya da davacının maaşının yatırıldığı banka hesap kayıtlarının getirtilmesi ve bordrolarda görülen fazla mesai ücretlerinin ödenip ödenmediğinin belirlenmesi ile sonucuna göre davacının fazla mesai alacağı olup olmadığının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.