Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10195 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15182 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İş MahkemesiDava Türü : Alacak Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı .... ile dava dışı şirketler arasında imzalanan ihale sözleşmeleri uyarınca çalıştığını, iş müfettişliğince işyerinde yapılan incelemede davalı ile dava dışı şirketler arasında yapılan hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, bu tespitin yargı kararı ile kesinleştiğini, bu nedenle davacının baştan beri davalı Üniversitenin işçisi haline geldiği halde 6772 sayılı Yasa gereği ödenmesi gereken ilave tediye alacağının ödenmediğini iddia ederek bu alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının kamu işçisi olma hakkını elde etmediğini, 6772 sayılı Yasa ile düzenlenen ilave tediye hakkının kamu işçilerine uygulanmakta olduğunu, davacının kamu işçisi olmadığından ilave tediye talep edemeyeceğini, davacının yüklenici firma elemanı olduğunu, bahsedilen iş müfettişi muvazaa raporunun temizlik işçilerini kapsamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.Davacının ilave tediye ücreti talep edip edemeyeceği ihtilaflıdır.Alt işveren; bir işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Kanun'un 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11. maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun'un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir.Bilindiği üzere 24.07.2003 tarih ve 25178 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu'nun 11. maddesi gereğince 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesinin III. Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı başlıklı kısmına eklenen fıkra ile “Bu sınıfa dahil personel tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetler, lüzumu halinde bedeli döner sermaye gelirlerinden ödenmek kaydıyla bakanlıkça tespit edilecek esas ve usullere göre hizmet satın alınması yoluyla gördürülebilir.” hükmü getirilmiş; sağlık ve yardımcı sağlık personeli tarafından yürütülen sağlık hizmetlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda öngörülen istihdam şekillerinden farklı olarak, gerektiğinde hizmet satın alma yolu ile de gördürülebileceği ve anılan hizmetin satın alma işlemlerine ilişkin esas ve usullerin de Bakanlıkça tespit edileceği hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede gerek Kanun'un tanzim şekli, gerekse satın alınacak olan sağlık hizmetinin diğer hizmet alanlarına nazaran haiz olduğu önem ve hususiyet göz önüne alındığında, bu kabil hizmetlerin satın alınması işlemlerinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu kanuna dayanılarak hazırlanmış bulunan Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği hükümlerinin bire bir uygulanma imkanının olmaması nedeniyle temel ilkeler ve kurallarda anılan kanun ve yönetmelik hükümlerine bağlı kalmak koşuluyla, salt sağlık hizmetlerinin satın alma yoluyla gördürülmesine yönelik olarak bu esas ve usullerin hazırlanması zarureti doğmuş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay Başkanlığı'nın da uygun görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça hazırlanmış bulunan bu esas ve usuller 05.05.2004 tarih ve 25453 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Dosya içinde bulunan, muvazaa tespitine dair iş müfettişi raporlarının davalı ve ..... arasında 1.1.2010 tarihinde başlanacak temizlik işleri ile ilgili imzalanan hizmet alım sözleşmesi, yine davalı ve .... ve ..... adi ortaklığı arasında 1.11.2008 tarihinde başlanacak temizlik işleri ile ilgili imzalanan hizmet alım sözleşmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.. ... Bakanlığı müfettiş raporu, temizlik işçisi adı altında alınıp da temizlik işi dışındaki işlerde çalıştırılan işçiler bakımından muvazaa olgusu bulunduğuna ilişkindir.Somut olayda; öncelikle davacının yukarıda değinilen muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası işe girdiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde davacının sekreter olarak çalıştığı ileri sürülmüştür. Davalı tarafça sunulan belge de davacının büro elemanı olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamında dinlenilen tanık da davacının sekreter olarak çalıştığını doğrulamıştır. Tüm bu delillere göre davacının sekreter başka bir anlatımla yardımcı büro hizmetleri elemanı olarak çalıştığının kabulü gerekir. Dosya kapsamından yardımcı büro hizmetleri elemanı çalıştırılması hususunda davalı Üniversitenin alt işveren ile hizmet alım sözleşmesi imzalandığı görülmüştür. Davacı tarafın davacının yardımcı büro hizmetleri dışında bir işte çalıştırıldığına dair bir iddiası yoktur. Şu halde davacının muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası işe alınmış olmasına göre, hizmet alım sözleşmesinde yapılmış bir muvazaa olmadığı, davacının ne iş için alınmışsa o işte çalıştırıldığı, usulüne uygun hizmet alım sözleşmesi doğrultusunda taşeron işçisi olarak çalıştığı, davalı kurumun işçisi sayılmasını gerektirecek bir muvazaanın bulunmadığı sabit olduğundan, buna göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi bozma nedenidir.O halde davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının alacağın hesabına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 28.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.