Mahkemesi : İş MahkemesiDava Türü : AlacakTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili; müvekkilinin iş akdinin işveren tarafından hiçbir haklı ve geçerli neden olmaksızın ihbar önellerine uyulmadan haksız, bildirimsiz, tazminatsız ve tek taraflı olarak feshedildiğini bildirerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, hafta tatili ücreti alacağı, resmi bayram ile dini bayram günleri haricinde kalan genel tatil günlerine ilişkin ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının ücret alacağının kabulüne, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, bayram tatili, hafta tatili ücreti alacağı taleplerinin reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında verilen sürede davacının tanık listesinin bildirilmemesi nedeniyle davacı tanıklarının dinlenip dinlenmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.H.M.K. 240/2 madde de; "Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez " hükmü yer almaktadır.Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikle getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.Savunma hakkı Anayasamızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı HMK'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usûl hukukumuza yansıtılmıştır.Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde tanıklarının isimlerini ve adreslerini açıkça bildirmemiş sadece tanık deliline dayandığını bildirmiştir. Davacı vekiline tebliğe çıkarılan tensip zaptında davacıya tanıklarını bildirmesi için süre verilmemiş ve ihtar yapılmamış olduğu halde davacı vekiline tebliğe çıkarılan tensip zaptının zarfı üzerinde bulunan ve dosyada bir parçası bulunan tebligat zarfı üzerine ''tüm delillerinizi açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için gerekli araştırmayı yapmak tanık deliline dayanılıyorsa tanıkların açık kimlik ve adres bilgileri ile tanıklık yapacakları konuyu bildirmek üzere tebliğden itibaren 2 haftalık kesin süre verilmesine, süresinde istenen hususlar yerine getirilmediği takdirde delil bildirmekten vazgeçmiş sayılacağı ihtar olunur'' şeklinde ihtar yazıldığı bu belgenin davacı vekiline 10.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 28.1.2014 tarihli duruşmada davacı vekilinin tanıklarının isim ve adreslerini bildirmek için süre talep ettiği ancak mahkemece 4 nolu ara kararla taraflara çıkarılan meşruhattı tebligat gözetilerek tanık dinletme talebinin reddine karar verildiği ve dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, celse arasında davacı tarafça tanık listesinin 05.02.2014 havale tarihli dilekçe ile bildirildiği, 06.05.2014 tarihli 2. celsede taraf vekillerinin mazeret sunduğu ve yargılamaya katılmadığı, 08.07.2014 tarihli celsede ise davacı vekilinin tanıklarının dinlenmesi talebini tekrarladığı ve mahkemece tanık dinletme talebinin yeniden reddedildiği ve davacı vekilinin bayram tatili ve hafta tatili ücreti alacağı taleplerinin ispatlanamadığından reddine karar verildiği görülmüştür.Mahkemece davacıya usulüne uygun olarak tanık listesini bildirmemesinin sonuçları hatırlatılmamış, davacı vekilinin kesin süreye uymamasının sonuçları açıkça anlatılmamış ve bu konuda davacı vekili uyarılmamıştır. Davacı tarafça tanık isimleri de bildirilmiş olmakla mahkemece tanınan süre de kesin süre niteliğinde olmadığından davacı vekilinin bildirdiği tanıklar dinlenerek karar verilmesi gerekirken mevcut duruma göre davacının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.