Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10147 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21852 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : İş MahkemesiDava Türü : AlacakTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı .... vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm ve davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı 2003 yılının 11.ayında .... Rektörlüğü'ne ait Meslek Yüksekokulu işyerinde temizlik elemanı olarak çalışmaya başladığını zaman zaman alt işverenlerin değişmesine rağmen aynı asıl işveren emrinde çalışmasını sürdürdüğünü, son olarak da ihaleyi alan .... elemanı olarak çalışmaya devam ettiğini, 1-1,5 yıl sonra ise güvenlik elemanı olarak alıştığını, , tüm çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığını, kullanılmayan yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini; tüm resmi ve dini bayramlarda çalıştığını; iki kişi çalıştıklarından hiç hafta tatili kullanmadığını, bu sürelere ilişkin ücretlerin de ödenmediğini; 2003/Kasım ayından itibaren davalı işverenlere ait MYO isimli işyerinde iki temizlik elemanından birisi olarak işe başladığını, güvenlik elemanı olana kadar iki kişi olarak çalışmasını sürdürdüğünü, fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, İş Kanunu 2.md.sinde alt-asıl işveren ilişkisinin belirlendiğini, buna göre müvekkili yönünden davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, Yargıtay kararları ile asıl işveren ve alt işverenin işçilik alacaklarından müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edildiğini; müvekkiline yasal haklarının ödenmediğini ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirterek, kıdem tazminatı ,ihbar tazminatı , yıllık izin ücreti, ulusal bayram genel tatil ve fazla mesai ücret alacaklarının davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı işçinin iş akdinin feshinin kim tarafından ve haklı nedenle yapılıp yapılmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. 1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardırDavacı dava dilekçesinde iş akdinin sona erdirilmesinden bir ay önce görev yerinin üniversite yönetiminin insiyatifi doğrultusunda Mühendislik Fakültesi olarak değiştirildiğini, görev veri değiştirildikten sonra çalışmasına son verildiğini, bu konuda kendisine sebep bildirilmediğini ve yazılı tebligat yapılmadığını; müvekkilinin 9 yıla yakın süre Üniversite Rektörlüğü'ne ait işyerinde çalıştığını, iş akdinin feshinin haklı bir sebebe dayanmadığını, bu nedenle kıdem tazminatına hak kazandığını; ihbar önellerine uyulmadığından ihbar tazminatına da hak kazandığını iddia etmiştir. Davalı .... ise davacının 01/03/2010 tarihinde müvekkili şirkette özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başladığını, daha sonra 25/11/2011 tarihinde istifa ederek kendi isteğiyle işten ayrıldığını, müvekkili firmanın yeniden ihaleyi alamadığını ve 31/12/2010 (31/12/2011olduğu anlaşılmaktadır) tarihinde ihale sözleşmesinin sona erdiğini, firmanın davacı ile bir ilgisinin kalmadığını, kıdem ve ihbar tazminatı hakkı bulunmadığını savunmuştur.Mahkemece işçilik alacaklarına ilişkin tazminat davalarında iş akdinin haklı nedenle feshedildiğine ilişkin ispat yükünün davalı işveren üzerinde olduğu, dosyaya delil olarak 25/11/2011 tarihli (istifa mektubu) belgesinde; "01/03/2011 tarihlinden itibaren çalıştığı ..... 'den tüm alacaklarını almış olarak kendi isteğiyle istifa ettiğini, ..." bildirdiği, belge altında kendi isim ve imzasının yer aldığı, yine dosyaya sunulan 25/11/2011 tarihli matbu ibranamede de davacının işten ayrılış şeklinin istifa olarak belirtildiği ve ibraname altında davacının isim ve imzasının yer aldığı, anılan bu iki belge altındaki imzalara yada belgelerin zorla imzalatıldığı yönünde irade fesadı bulunduğuna dair davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı, aksine davacının ibraname ve istifa dilekçesi olarak sunulan belgelerde ki imzalar yönünden beyanın alınması için Asliye Hukuk Mah. 'ne talimat yazılmış ve Mahkemenin 2014/49 sayılı talimatı ile alınan beyanında; "...,ibraname başlıklı belge altında bulunan imzanın kendisine ait olduğunu, ayrıca istifa dilekçesini kendisinin yazdığını, yazı ve imzanın kendisine ait olduğunu, davalılara bağlı olarak 12 sene çalıştığını, işten ayrılma sonucunda hiçbir alacağını alamadığını, ..." beyan ettiği, .... kayıtlarında davacının 25/11/2011 tarihinde işten ayrılışı ile sebebinin istifa olarak bildirildiği, davacı tanıklarından Salih 'in beyanında her ne kadar davacının yeni işyerinin uzak olması nedeniyle işten çıkmak zorunda kaldığını beyan etmiş ise de; davacı tarafça bu yönde bir iddia bulunmadığı anlaşılmış olup, tüm bu hususlar ve davacının beyanı birlikte değerlendirildiğinde; iş akdinin davacı tarafça haklı neden ileri sürülmeksizin istifa etmek suretiyle sona erdirildiği kanaatine varılarak, davacının kıdem-ihbar tazminatına ilişkin davasının reddine karar verilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı Salih davacının da kendisi gibi güvenlik personeli olduğunu, üniversiteye karşı davası olmadığını, davacının son 1 aya kadar .... 'da çalıştığını, son 1 ayda davalı şirketin davacıyı 'seninle çalışmak istemiyoruz' diyerek Mühendislik Fakültesi 'nde görevlendirildiğini, davacının bu işyeri değişikliği üzerine yeni işyerinin uzak olması ve kendisine ters olması, uzun süre aynı yerde çalışması nedeniyle işi bırakmak zorunda kaldığını beyan ettiği, diğer davacı tanığı ...... 'ın; davacının işten ayrılması konusunda bilgisinin olmadığını, MYO 'dan 'seninle çalışmak istemiyoruz' denilerek kendi fakültelerine sürgün gönderildiğini beyan ettiği, davalı ...... Tanığı ...... 'ın; davacının güvenlik ihalesini alan şirketin personeli olduğunu, davacının işten ayrılması konusunda bilgisinin olmadığını beyan ettiği görülmüştür.Dosyaya davacının el yazısıyla yazılmış 25.11.2011 tarihli el yazılı istifa dilekçesi sunulmuş olup davacının 25.11.2011 tarihinde tüm alacaklarını almış olarak kendi isteğiyle istifa etmiş olduğunun yazılı olduğu görülmüştür. 25.11.2011 tarihli ibraname başlıklı bilgisayar yazılı belgede davacının istifa ederek işten ayrıldığının yazılı olduğu ve çalışmaya başladığı günden beri hak etmiş olduğu tüm fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ve ücret alacaklarını , ücretlerini ve her türlü sosyal haklarını aldığının yazılı olduğu bu belgenin davacı tarafından da imzalandığı görülmektedir.Davacının talimatla beyanı alınmış, davacı beyanında ibraname başlıklı belge altında bulunan imzanın kendisine ait olduğunu, ayrıca yine kendisine gösterilen istifa mektubunu kendisinin yazdığını altındaki imzanın da yazının da kendisine ait olduğunu ancak davalılara bağlı olarak 12 sene çalıştığını, işten ayrılma sonucunda hiç bir alacağımı alamadığını, beyan etmiştir. Somut olayda davacının imzalı istifa belgesinde ‚‘tüm alacaklarımı almış olarak kendi isteğimle istifa ediyorum‘‘ şeklindeki beyanı da dikkate alındığında davacının istifa belgesini tazminat ve alacaklarını almak amacıyla imzaladığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın da bu imzalı ibraname ve istifa belgesinin düzenlenmesi nedeniyle ödeme yapıldığına dair bir iddiası ve ispatı yoktur. Tüm dosya kapsamından davacının işyerinin değiştirilmesinden ve iş şartlarının ağırlaştırılmasından sonra iş akdinini feshettiği ve ödenmemiş ulusal bayram ve genel tatil ile fazla mesai ücret alacaklarının bulunduğu anlaşıldığından davacı işçi tarafından iş akdinin haklı nedenle feshedildiği sabit olmakla davacının ihbar tazminatı talebinin reddi doğruysa da kıdem tazminatı talebinin kabul edilmesi gerekirken mahkemece iş akdinin davacı tarafça haklı neden ileri sürülmeksizin istifa etmek suretiyle sona erdirildiğinin kabulüyle kıdem tazminatı talebinin reddedilmesi hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.