Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8695 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17577 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : HırsızlıkHÜKÜM : Beraat Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Suç tarihinde yakınana ait kapıları kilitli ve park halindeki... marka aracın sağlam ve muhkem olmadığı yönünde bir iddianın olmadığı sağ ön camının belirlenemeyen bir zamanda sert bir cisimle kırılarak içindeki oto teybinin yerinden sökülüp çalınması şeklinde gelişen eylemin 765 sayılı TCK'nın 493/1. maddesine uyduğunun kabulü ile yapılan incelemede:I-Sanık .... hakkında hırsızlık suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde:Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA,II-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde:765 sayılı TCK’nun 2/2. maddesinde 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere her iki düzenlemede ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istinasını oluşturan ve failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması anlamına gelen “geçmişe etkili uygulama” veya geçmişe yürürlük ilkesine yer verilmiştir.Somut olaya ilişkin lehe kanunun belirlenmesinde sadece belirli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz. Kanun hükümlerinin olaya bir bütün olarak uygulanması sonucuna bakılmak suretiyle lehe kanun belirlenmesi yoluna gidilmelidir. Bu düşünceyle 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ile özel hüküm de konulmuştur. Bu arada suç ile sanık arasındaki bağlantısını kesen ve sanığın cezalandırılmasını önleyen yargılamanın her aşamasında dikkate alınması zorunlu olan zamanaşımına ilişkin hükümlerin zaman bakımından uygulama sorunu da vardır.1982 Anayasanın 38/2. maddesinde dava ve ceza zamanaşımına ilişkin kanun hükümlerinde değişiklik yapılması durumunda maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olacağı kabul edilmiştir. Buna göre genel yargılaması devam eden dava için dava zamanaşımına ilişkin sürelerde değişiklik yapan sonraki kanun lehe hüküm içeriyorsa bunun da geçmişe etkili olarak 03.06.1942 gün 36/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “Suçun gerektirdiği cezanın üst sınırı dikkate alınmalıdır ve zamanaşımı süresi her suç için ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Yani ceza bağımsızlığını koruduğundan her suç için ayrı ayrı uygulanmalıdır. Zamanaşımı suç ile sanık arasındaki bağlantıyı keser, sanığın cezalandırılmasını önlemektedir. Bu bağlamda zamanaşımı uygulaması her aşamada dikkate alınmalıdır.” şeklinde ana hatları ile açıklandığı üzere, zamanaşımı süresi ceza bağımsızlığını koruyan her suç için ayrı ayrı uygulanacaktır. Tek İstisnası 5252 sayılı Yasanın 9/4. maddesidir. Bu bağlamda somut olaya gelince; Sanıkların eylemleri, 765 ve 5237 sayılı Yasaların her ikisinde de suç olarak tanımlanmış olup isnat edilen eylemler 765 sayılı TCK’nın 493/1, 522/1 (pek hafif); 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b; 151/1. maddelerinde öngörülen ve ceza bağımsızlığını koruyan suçları oluşturmaktadır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın ve 5237 sayılı Yasanın içerdiği suçlar yönünden uygulamaya göre 5237 sayılı Yasa açıkça sanıklar lehine olduğundan; Sanık ...'ın eylemine uyan ve zamanaşımı bakımından lehe olan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b; 151. maddelerinde tanımlanan hırsızlık ve mala zarar verme suçları için öngörülen cezaların türü ve üst sınırlarına göre aynı Yasanın 66/1-e, 66/4, 67/2-a, 67/3. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan zamanaşımının, son sorgu tarihi olan 24.10.2005 tarihinden, inceleme tarihine göre geçmiş bulunması; sanıklar ... ve ...'un eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 31/3; 151/1, 31/3. maddelerinde tanımlanan hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının bağlı olduğu aynı Yasanın 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağanüstü zamanaşımının, suç tarihi olan 31.12.2003 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,Bozmayı gerektirmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar ..., ... ve ... hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.