Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 767 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14756 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇLAR : Hırsızlık, Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmakHÜKÜM : Mahkumiyet Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:A) Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde; Adli sicil kaydına göre kasıtlı suçtan hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562.maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/5-14.maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı anlaşılmakla yapılan incelemede; 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca sanık yararına olan hükmün önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı gözetilerek, sanığın, yakınanın ikamet ettiği dairesinin sağlam ve muhkem olan ahşap kapısının kilidini sert bir cisimle kırmak suretiyle içeriye girdiği ve içeride bulunan yakınana ait 250 TL para, bir çift küpe, iki adet yüzük ve bir adet gümüş iğneyi çaldığının anlaşılması karşısında 5237 sayılı TCY’nın 141 ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı TCK’nın 493/1. maddesinde yer alan suçun öğelerinin farklı olduğu, 765 sayılı TCY’nın 493/1, 522/son ve 81/2. maddeleriyle, 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b, 116/1, 151. (mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları yönünden uzlaşma hükümleri de değerlendirilerek) maddeleri uyarınca ayrı ayrı uygulama yapılıp, her iki Yasaya göre denetime olanak sağlayacak şekilde uygulanan Yasa maddeleriyle, verilmesi gereken cezalar ayrı ayrı tespit edilip, sonuç cezalar karşılaştırılarak, lehe olan yasa belirlenerek uygulama yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması kanuna aykırı ise de; uygulama sanığın açıkça lehine olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (c) fıkrasındaki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun, kendi altsoyu açısından koşullu salıverme tarihine; kendi altsoyu dışındaki kişiler yönünden ise, cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından; TCY’nın 53. maddenin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılıp, yerine, “sanığın, TCY’nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmasına, 3. fıkrası uyarınca da kendi alt altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanık hakkında uygulanmamasına” tümcesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,B) Sanık hakkında resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;Sanığın eylemine uyan ve zamanaşımı bakımından daha lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nın 343/2. maddesinde tanımlanan suçun aynı Yasanın 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık olağan zamanaşımına bağlı olduğu ve suçun işlendiği 09.05.2002 tarihinden incelemenin yapıldığı tarihe kadar 104/2. maddesinde belirtilen 7 yıl 6 aylık sürenin geçmiş bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.