MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Cinsel saldırı, Yağma, Kişilerin huzur ve sükununu bozma Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü: Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü: I- Sanık hakkında kurulan “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçundan beraat hükmünün incelenmesinde; Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, katılan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, II- Sanık hakkında kurulan “cinsel saldırı” suçundan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde; Sanıkla aralarında önceye dayalı bir husumet ve hakkında asılsız suç isnadında bulunması için sebep bulunmayan katılan ...'nın samimi anlatımları, maruz kaldığı bu eylem nedeniyle İstanbul ATK 6. İhtisas Kurulundan alınan “..subklinik travma sonrası stres bozukluğu tespit edildiğine, ruh sağlığının etkilendiğine ancak bunun ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmadığına..” dair İstanbul ATK 6. İhtisas ve Denizli DH Genel Adli Muayene Kurulu raporları, Emniyet Telefon İnceleme Tutanakları ve HTS raporları, kamera kayıtları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; katılan mağdurenin hemen olayın akabinde karakola m??racaatla şikayette bulunması, sanığın barda tanıştığı mağdura kendisi ile birlikte olmak istediğini söyleyerek telefon numarasını aldığı, 01/07/2010 günü mağduru arkadaşı ...'ın cep telefonundan ve ankesörlü hattan arayıp görüşerek belirledikleri biçimde 02/07/2010 günü saat 02.30–03.00 sıralarında buluştuklarına ilişkin savunmalarının; ne kendi telefonundan ne de tanık ...'ın telefonundan olay öncesinde katılan ile herhangi bir görüşmelerinin bulunmadığına dair TİB cevabi yazısı ve ekleri HTS raporları, yine arama kayıtlarına ilişkin yapılan Emniyet Telefon İnceleme Tutanakları ile aksi ispatlanmış, sanıkla daha önce ne telefonla ne de yüz yüze görüşmediğine dair katılanın beyanlarının ise doğrulanmış olması, yine sanık görüştüğü katılanla belirledikleri biçimde gece saat 02.30–03.00 sıralarında beyaz bir ciple evine geldiğinde, kendisini takip etmesini söylediğine, birlikte evine girdiklerine, para karşılığı rızasıyla katılanla cinsel ilişkiye girdiğini savunmuş ise de; incelenen güvenlik kamera görüntülerini içeren CD içeriğine göre sanığın mağdurun gelmesinden çok önce mağdurun evinin bulunduğu sokakta gezinmeye başlayıp gece saat 03.46 sıralarında mağdurun beyaz bir araçla evinin bulunduğu yere gelmesinden sonra karşılıklı konuştuklarına dair herhangi bir görüntü bulunmaması, doğrudan evinin bulunduğu apartmanın dış kapısından giriş yapan mağdurenin girmesinden sonra hızla koşarak mağdurun peşinden apartmana girmiş olması karşısında savunmanın aksinin ispatlanmış olması, 5-6 dakika kadar sonra mağdurun birinci kattaki evinin ışıklarının bir ara 03.52'de yanıp hemen 03.53'de yeniden söndürülüp, sanığın saat 06.00 sıralarında mağdurun evinin bulunduğu apartmanı terk ederek ayrılmasına kadar bir daha yanmamasının, katılanın evine izinsiz girildiğine dair anlatımlarını teyid eder mahiyette bulunması, yapılan olay yeri incelemesi sonucunda düzenlenen Emniyet Olay Yeri İnceleme Raporuna göre de mağdurenin evinin yatak odasında tespit edilen yırtılmış iç çamaşırları (külot, sütyen ve atlet) ile TV üzerindeki ekmek bıçağının ve mağdurede “..her iki memede yaygın ekimoz, sağ memede diş izi, sağ üst kol medialde ekimoz, sol bacak anteriorda ekimoz mevcut bulunduğuna..” dair Denizli Devlet Hastanesinin 02/07/2010 tarihli Genel Adli Muayene Raporunun; cinsel saldırı suçunun izinsiz olarak evine giren sanık tarafından elinde bıçak tehditi ile yatak odasına götürülüp zorla giysilerini yırtılıp çıkarılması sonucunda, zorla ve vücuda organ sokmak suretiyle işlendiğine ilişkin katılan iddialarını desteklemesi, sanığın olay sonrası 06/07/2010 tarihinde gece saat 01.30 sıralarında yine aynı bina çevresine gitmesi, bu hususun güvenlik kamerası görüntülerinde de görülmesi, katılan ... tarafından görülüp bildirilmesi üzerine yakalanması, sanık, belirtilen tarihte arkadaşı ... ile orada buluşmak için sözleştiklerini savunmuş ise de tanık ... tarafından reddedilen bu savunmasının da aksinin ispatlanmış olması, sanığın emniyetteki ifadesinde “mağdurla olaydan 3-4 gün kadar önce tanıştıklarına..” ve duruşmada ise “..yaklaşık 1 ay önce tanıştıklarına..” dair beyanlarının, yine emniyetteki ifadesinde “para karşılığı rızasıyla cinsel ilişki karşılığı katılana 100.-TL verdiğine..” ve duruşmada ise “..100 TL dışında mağdura 50.-TL daha verdiğine..” dair savunmalarının kendi içerisinde çelişmesi karşısında, Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ... savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, III-Sanık hakkında “yağma” suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde ise; Ceza hukukunda; hukuka aykırılık özellik, unsurlar ise tipiklik ve ceza müeyyidesidir. Suç, ceza müeyyidesi ile yasaklanan bir haksız fiildir. Tipe uygun hukuka aykırı hareket, suçun objektif yanını teşkil eder. Ancak, hukuka aykırılık salt biçime indirgenemez. Fiilin suç teşkil edip etmediği, biçimsel kaynaklara bakılarak saptanmakla beraber, fiilin bir de subjektif tarafı vardır ki buna da kusurluluk denilmektedir. Suç, maddi ve manevi unsurları ile bir bütündür. İhlal olunan normun koruduğu hukuki yarar asıldır. Failin yöneldiği amaç dikkate alınarak fiilin hukuka aykırılığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir. Kanundan kaynaklanan hukuka uygunluk nedenleri, bu noktada istisna teşkil eder. Kast, kişinin davranışlarıyla belli bir amaca doğru yönelmesidir. Faili cezalandırabilmek için, bu kastına bakmak gerekir. Özel kast, manevi unsurdan bağımsız ele alınıp değerlendirilemez. Belli bir olay ile ilgili suç işlediği izlenimini veren ve hakkında herhangi bir araştırma yapılan kişi, şüpheli statüsüne girer. Muhakeme hak ve yetkilerine sahiptir. Mağdur, aleyhine suç işlenen kimsedir. Suçtan doğrudan zarar görmüştür, yani suçun kurbanıdır. Şikayetçi, işlenen bir suçu Devletin soruşturma makamlarına duyuran kişidir. Failin fiilinden haklı çıkarları zedelenen kişi, yetkili mercilere olayı intikal ettirebileceği gibi kamu davasında taraf olma hakkına da sahiptir. Bu hali ile failin yargılanmasında aktif/etkin bir rol alması tartışmasızdır. Bunun sonucunda, fiilin normlar karşısında durumunun tespiti hususunda çıkan uyuşmazlık, dava yolu ile yargılama makamı önüne kadar götürülebilir. Ceza muhakemesinin asıl amacı, maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğin araştırılması ve tespiti, hukuki durumu da belirleyecektir. Zira, olayın failinin kim olduğu, onun ceza hukuku karşısındaki sorumluluğu, olayın belirlenmesi ile mümkündür. Önce olay öğrenilmeli, nasıl meydana geldiği açığa kavuşturulmalıdır. Sonra, olayın ceza kanunlarındaki suç tiplerinden birine uyup uymadığı konusunda sonuç çıkarılacak, dolayısıyla sanığın suç teşkil eden haksız fiilinin hukuki vasıflandırılması yapılarak olaya uygulanacak norm belirlenmiş olacaktır. Olay ise deliller ile öğrenilebilir. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç, delillerdir. Delillerin gösterdiği, objektif bakımdan bir ihtimaldir. İhtimal belli dereceye kadar giderilince belirlilik ortaya çıkar, şüphe yerini kanaate bırakır. İspatta aranan belirliliğe, şüphenin yenilmesi ile ulaşılır. Tüm deliller hâkim tarafından özgürce değerlendirilerek kuşkular yenilmeli, çelişkiler giderilmeli, her bir delili diğerine üstün kılan nedenler denetime olanak verecek şekilde karar yerinde tartışılıp değerlendirildikten sonra tam bir inanışla sonuca ulaşılmalıdır. Şayet bir duraksama varsa, şüphe yenilmeden karar verilemez. Hükümde, ihtimal ve varsayıma dayalı hususlara yer verilmemelidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalı; bu ispat, hiçbir kuşkuya, başka türlü bir oluşa imkan tanımamalıdır. Deliller; samimi açıklamalar, tanık beyanları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, tutanaklar, özel yazılı açıklamalar, görüntü-ses kayıt eden açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilinir. Suç konusu ile aleti, olayın parçası iken; olay yerinde kalan her türlü iz ve eser, belirti delil olup, olayı temsil eden dolaylı delildir. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç, olayın bir parçasını veya bütününü temsil eden delillerdir. Suçun failini belirleme, ancak kanıtların yorumu ile mümkündür. Sanığın hem aleyhine hem de lehine olan tüm delillerin soruşturma evresinde araştırılıp toplanmış olması gerekir. Toplanmamış olan veya sonradan ileri sürülen deliller de, kovuşturma aşamasında mahkemece araştırılacaktır. Fiilin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve bir suç teşkil edip etmediğinin belirlenmesi, kanıtların yorumu ile saptanır. Hâkim, kanıtları nasıl yorumladığını, hangi kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde açıklamalıdır. Gerekçedeki mantıksal kronolojik dizin ise; iddia, savunma, kanıtlar, kanıtların yorumu, sabit kabul edilen eylem, bunun suç tipine uyup uymadığı, dolayısıyla sanığın suç teşkil eden haksız fiilinin hukuki vasıflandırılması ile ihlal edilen ve olaya uygulanacak olan normun yorumu, nihayet ulaşılan sonuç ile hüküm şeklinde olmalıdır. Bu genel açıklamalardan sonra, inceleme konusu “yağma” suçu unsurlarına bakacak olursak; 'Yağma' suçu; failin, bir başkasının zilyetliğindeki taşınabilir bir malı, zilyedinin rızası bulunmaksızın, faydalanmak veya mülk edinmek amacıyla, cebir ve tehdit kullanmak suretiyle zilyedini, bu malı kendisine teslimine veya bulunduğu yerden alınmasına karşı koymamaya zorlamasıdır. 5237 sayılı TCK'nın 148. maddesinde suçun temel şekli; 1. fıkrada; “..kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanılarak, mağdurun bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması”, 2. fıkrada ise; “..cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi..” biçiminde tanımlanmış, senet yada kağıdın imzalayan için “borç doğurucu” olması veya vesikanın mağdurun iktisadi olarak değerlendirmeye elverişli bulunan bir hakkını kullanamamasına yol açan türden bir belge olması gerektiği vurgulanmıştır. Kanunda yer alan bir kısım suçlar kanuni tanımında bir tek fiile yer verirken, bazılarında birden çok fiilden söz edilebilmektedir. “Yağma” suçu, hırsızlık suçunun tehdit ve/veya cebirle işlenen hali olup; cebir, tehdit ve hırsızlık suçlarının bir araya gelerek oluşturdukları bir 'mürekkep/birleşik suç'tur. Bu nedenle suçun hukuki konusu da birden fazladır. Yağma suçuyla korunan hukuki yarar; bir taraftan hırsızlık suçunda olduğu gibi 'zilyetlik' ve buna bağlı haklar iken, diğer taraftan tehdit suçunda olduğu gibi 'kişi özgürlüğü' ve cebir suçunda olduğu gibi 'vücut dokunulmazlığı'dır (Yaşar/Gökcan/ Artuç, TCK, C. IV s.4329-4330, Erem, a.g.e. C.IV, 796; Meran, Sahtecilik- Malvarlığı-Bilişim Suçları (2005), s.70, Parlar/Hatipoğlu, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Cilt 2, (2007), 1125). Burada cebir ve tehdit, malvarlığına karşı işlenen suçta araç olduğundan, yağma suçuna 'malvarlığına karşı suçlar' arasında yer verilmiştir (Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s.428, CGK'nın 26.03.2002 tarih ve 2002/1-94-2002/225 sayılı kararı). TCK'nın 149. maddesinin 1. fıkrasında 'suçun nitelikli halleri' düzenlenmiş, 2. fıkrasında ise “Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı..” öngörülmüştür.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde:İncelenen dosya kapsamına göre; Katılan ... aşamalardaki beyan ve iddialarında özetle; olay gecesi öncesindeki 01/07/2010 günü 'de otelde masöz olarak çalışmak üzere görüşme yapmaya gittiğini, sonra arkadaşları ile birlikte bir diskoteğe gittiklerini, gece saat 02.00'ye (02/07/2010 günü) kadar eğlendiklerini, bir arkadaşının aracı ile 'deki evine döndüğünü, diskotekte iki kadeh votka içtiğini, sarhoş olmadığını, evinin dış giriş kapısının sert kapanan bir demir kapı olduğunu, kapıdan geçtikten sonra özellikle kapatmadığında açık kalabildiğini, dış kapıdan içeri girdikten sonra birinci kattaki evine çıkmak için merdivenlere yöneldiğini, bu arada sanığın peşinden gelmiş olduğunu gördüğünü, birden boğazına elindeki kırmızı renkli bıçağı dayayarak kendisine “yaşamak istiyorsan sesini çıkarma, kapıyı aç” dediğini, karşı koyamadığını ve kapıyı açtığını, kendisi ile birlikte eve girdiğini, evin içinde kendisi nereye girerse peşinden geldiğini, telefon etme, bağırma, kimseden yardım isteme fırsatı bulamadığını, daha sonra elindeki küçük bıçak yerine mutfaktan büyük bir bıçak alıp elinde tuttuğunu, evin ışıklarının kapalı olduğunu, kendisini yatak odasına götürüp zorla giysilerini yırtmaya ve çıkarmaya başladığını, kendisi ile cinsel ilişkide bulunmak istediğini, sanığa direndiğini, ancak cinsel organı aktif hale gelmediği için başlangıçta bunu başaramadığını, sanığa annesinin babasının uzun süredir ayrı olduğunu kendisinin hemşire olduğunu söylediğini, bu şekilde konuşarak sanığı ikna edebileceğini düşündüğünü, dolapta aile fotoğrafının durduğunu, sanığın onu da görmüş olabileceğini, 2-3 saat kötü muamelede bulunduğunu, elleriyle vurup darp ettiğini, olay sırasında yüzüne de vurduğunu, vücudunun göğüs kısımlarını ve kollarını ısırdığını, nihayet sabaha doğru cinsel organını kendi cinsel organına sokabildiğini, bu şekilde kendisiyle rızası dışında cinsel ilişkide bulunduğunu, işini bitirdiğinde günün ağarmış olduğunu, kendisinin çantasında bir miktar para bulunduğunu, onları aldığını, kendisine evde başka para bulunup bulunmadığını sorduğunu, komidinde bir miktar para olduğunu söyleyerek onları da gösterdiğini, bu şekilde toplam 280.-TL parasını aldığını, kendisinin ..sanıkla daha önce ne telefonla ne de yüz yüze görüşmediğini, sanığın saat 05.30 sıralarında evden ayrıldığını, sanık gittikten sonra kendisinin arkadaşı ...’i arayıp acilen gelmesini söylediğini, 15-20 dakikada geldiğini, durumu kendisine anlattığını, saat 06.30 sıralarında önce ...'in karakola gittiğini, eve geri geldiğini, daha sonra birlikte karakola gittiklerini, sabah gittiklerinde görüştüğü polis görevlisinin kendisine sadece güldüğünü, her hangi bir işlem yapılmadığını, ifade vermediğini, daha sonra evine döndüğünü, ancak evde kalmak istemediğini, bir arkadaşına gidip gece meydana gelen olayın etkisi ile bir miktar içki içtiğini, ancak sarhoş vaziyette olmadığını, 7-8 kadeh içkinin kendisini sarhoş etmediğini, akşam saatlerinde ... ile birlikte hastaneye gittiklerini, hastanede görüşüp olayı kabaca anlattığı polisin kendilerini karakola yönlendirdiğini, tekrar 10 Nisan Polis Karakoluna gittiklerini, bu sefer ifadelerinin alınıp yazıldığını, ifadesi sırasında arkadaşı ... kendisine yardımcı olduğu için tercümana gerek duymadığını, evine izinsiz giren ve rızası dışında kendisiyle cinsel ilişkide bulunup parasını yağmalayanın huzurdaki sanık olduğunu, bunda hiçbir tereddütünün bulunmadığını, kendisinin evinden ve çantasından alınan 280 TL'sinin geri gelmediğini, kendisinin bir erkek arkadaşı olduğunu, geçimini onun sağladığını, fuhuş yapmadığını, 10 Nisan Polis Merkezi Amirliği önünde sanığın ablası ve eniştesi olan tanıklar ... ve .... ...'dan, kendisine sanığın kardeşi olduğunu söyleyen ...'nın, “onu affet” dediğini, annesinin köyde olduğunu, hasta olduğunu söylediğini, kendisinin de cevaben “benim de annem, çocuklarım memlekette, bana bir şey olsa çocuğuma kim bakacak, kardeşin beni ne hale getirdi bak, nasıl affedeyim, başka kadınlara da başka şeyler yapar..” diye cevap verdiğini, şikayetten vazgeçmek amacıyla kimseden para istemediğini, isteyecek olsa 5000.-TL değil 50.000.-TL isteyecek olduğunu, sanıktan şikayetçi olduğunu bildirmiş, duruşmadaki ifadesi Rusça bilen tercüman aracılığıyla alınmış, kamu davasına katılan sıfatıyla dahil olmuştur. Dosyadaki tanıkların bir kısmı cinsel saldırı suçunun rıza ile işlenip işlenmediği hususunda dinlenmişler; mahkemece beyanlarının ve savunmanın aksi kabul edilmiştir. Mağdure ile arkadaşı ...'in, 10 Nisan Polis Merkezi Amirliğine ilk gittikleri sabah saatlerinde görevli nöbetçi polis memuru tanık ... ..., beyanlarında özetle; saat 05.00 sıralarında gelen mağdur ve yanındaki erkek şahsın kendisine mağdurun darp edildiğini ve cinsel saldırıya uğradığını söylediklerini, bunun dışında yağmalandıklarına dair bir anlatımda bulunmadıklarını, hastaneye sevk işlemlerini tamamlamak için yazıcı odasına geçtiğinde karakoldan ayrılmak istediklerini görünce uyardığını, ancak kızgın bir şekilde söylenerek ayrılıp gittiklerini, yabancı uyruklu mağdurun Türkçe bildiğini, konuşmasının bozulduğu yerlerde yanındaki şahsın tamamladığını, sabah geldiklerinde mağdurenin alkollü olduğunu ancak sarhoşluğunun derecesini bilemediğini, beyan etmiş ise de, Katılan/mağdurenin arkadaşı olup şikayette bulunmak için Emniyete beraber gittikleri tanık ... ...'ın, beyanlarında özetle; olay günü sabah saatlerinde işe gitmek için kalkıp saat 06.30'da evden çıktığına, gelen cep telefonu mesajı kontrol ettiğinde .....'dan “çok kötüyüm” biçiminde bir mesaj olduğuna, telefon edip aradığına, ağlayarak zor durumda olduğunu söyleyip yardım istediğine, evine gittiğine, anlatmasıyla olayı öğrendiğine, birlikte 10 Nisan Polis Merkezi Amirliğine gittiklerine, ifade vermek için beklediğimiz sırada gelen bir polis memurunun ...'ya “senin saçların bu şekilde olursa, bu şekilde giyinirsen” biçiminde, sanki sen böyle olursan bu işler başına gelir demek ister gibi cümleler sarf ettiğine, Vera'nın bu sözlerden etkilenip “kalk, gidelim” dediğine, ifade vermeden karakoldan çıktıklarına dair anlatımları ise, katılan/mağdurenin anlatımlarını teyit eder mahiyettedir. Her ne kadar tanık ... ..., katılan/mağdurenin sabah saatlerinde ilk geldiğinde alkollü olduğu, ayrıca darp ve cinsel saldırıya uğraması dışında yağmalandığına dair bir anlatımda bulunmadıkları yönünde beyanda bulunmuş ise de; ortada ilk gelişte tarafınca alınmış bir ifade bulunmamaktadır. Öte yandan, olayın mağduru sıfatıyla Emniyete gelen yakınana, “senin saçların bu şekilde olursa, bu şekilde giyinirsen” biçiminde, sanki sen böyle olursan bu işler başına gelir demek ister gibi cümleler sarf ettiği, katılanın bu sözlerden olumsuz etkilenip arkadaşına “kalk, gidelim” diyerek oradan ayrılmak zorunda kaldıkları iddiasında bulunulduğu gibi, diğer taraftan kendi anlatımında da oluşa uymayan noktalar doğmuş bulunmaktadır. Tanık beyanında, mağdur ve yanındaki erkek şahsın (...) Karakola saat 05.00 sıralarında geldiklerini söylemekte ise de; mağdure, sanığın olay sonrası saat 05.30 sıralarında evden ayrıldığını, o gittikten sonra arkadaşı ...’i arayıp, acilen çağırdığını, 15-20 dakikada geldiğini, durumu kendisine anlattığını, saat 06.30 sıralarında birlikte karakola gittiklerini iddia etmiştir. Tanık ...'in beyanları da bu yönde olduğu gibi, mahkemece incelenen güvenlik kamerası görüntülerini içeren CD içeriğine göre de, sanığın mağdurenin evinin bulunduğu apartmanı saat 06.00 sıralarında terk ederek ayrıldığının tespit edilmiş olması da mağdurenin beyanlarının, oluşa daha uygun bulunduğunu göstermektedir. Bütün isnat araçları delildir ve soyut olarak deliller eşdeğerdir. Ceza muhakemesinde deliller zümresinde tanık; olayın taraflarından olmayan, ancak olay ile ilgili olarak beş duyusu ile edindiği bilgileri açıklayan kimsedir. O, görüp müşahede ettiği hususları ve duyup öğrendiği bilgileri açıklar. Beyanının önemi, gözlemlenen maddi vakaları bizzat açığa kavuşturabilirliğinden kaynaklanır. Ancak, tanık olmak ile onun beyanına yüklenen ispat gücü farklıdır. Bazen toplumsal etki, tehlikeyi önleme kaygısı, bazen kendisine veya yakınlarına menfaat sağlama mülahazası ile yanıltıcı beyanlara, bazen de duyduğu veya gördüğünü yanlış algılaması ve böyle de inanması ile yanılgılı anlatımlara da yönelebilir.Delil hukukunda sıkı ispat kuralları kabul edilmiştir.Hâkim, tecrübelerine dayanarak tanığın beyanlarının sağlamlığını irdeleyecek, aşamalardaki anlatımlarının kendi içerisinde iddiayı doğrulayan ve birbiriyle örtüşen bir niteliğe de sahip olup olmadığı, bu haliyle de gerçek olayın tespitine yarar niteliğe ulaşıp ulaşmadığı ve diğer delillere göre ispat gücünü belirleyecek, ancak bu nitelikte görürse delil olarak değerlendirecektir. Yerel mahkeme, iddiaları, savunmaları, tanık beyanlarını ve tüm dosya kapsamındaki elverişli kanıtları hep birlikte ayrıntılı olarak karar yerinde inceleyip tartışmak suretiyle sanığın; para karşılığında ve mağdurenin rızası ile fiili işlediğine dair savunmalarının aksinin kanıtlandığını kabul etmiş, bu kanaatine ve bu şekilde olayın oluşu ile kabulüne kendisini ulaştıran ve Dairemizce de benimsenip ilamın “cinsel saldırı” suçunun incelenmesine ilişkin bölümünde belirtilen delil ve yerinde bulunan değerlendirmeleri, gerekçeli kararında göstermiş; bu suretle, rızası dışında ve bıçak tehditiyle mağdurenin evine giren sanığın mağdurun giysilerini, iç çamaşırlarını yırtarak mağdurla rızası dışında zorla organ sokmak suretiyle cinsel saldırıda bulunduğu, olayın bu şekilde geliştiği mahkemece kabul edilmiştir. “Yağma” suçu yönünden ise, somut olayda bizzat yağma anını gören tanık bulunmamaktadır. Suçun konusu, katılan/ mağdurenin çantasından ve komidin çekmecesinden alındığı iddia edilen toplam 280.-TL paradır. Sadece fiziki paranın yağmalanması olaylarında olay anına ilişkin olarak, yağmalanan haksız kredi kartının kullanımı ve banka ATM'lerinden sahibi yerine para çekme gibi durumlarda olduğu gibi başkaca herhangi bir maddi delil de sözkonusu olamamaktadır. Yağma olayları genelde tanığı bulunmaksızın meydana gelmekte, bu nedenle mağdur beyanı ve teşhisi önem kazanmaktadır. Olayımızda da yağma anının tanığı bulunmadığı için, sanığın suç teşkil eden haksız fiilinin belirlenmesinde ve hukuki nitelendirilmesinde olayın aynı zamanda tek tanığı olan mağdurun anlatımı öne çıkmaktadır. Kaldı ki, bütün diğer delillerle, katılan/mağdurenin iddiaları birebir doğrulanmış, beyanlarının oluşa uygun bulunduğu anlaşılmış bulunmaktadır. Hal böyle olunca; dosya içerisindeki deliller birlikte değerlendirildiğinde, katılan/mağdurenin içinde bulunulan aynı ortamdaki çantasından ve yine sanık tarafından başka parası bulunup bulunmadığı sorulduğunda gözüyle gösterdiği komidin çekmecesinden toplam 280.-TL paranın sanık tarafından alınmış olduğuna ilişkin yeterli, inandırıcı deliller bulunduğu,Bu oluş ve dosya kapsamına göre; Mağdurenin cinsel dokunulmazlığına yönelik saldırı öncesi ve sırasında kullanılan tehdit ve zorlamalarla direncinin kırılması sonrasında işlenen parasının alınması eylemi yönünden; yağma suçunda sözcüklerin yanısıra suçun işlenişi sırasındaki fiziki koşullara da bakılması gerekmesi, mağdurenin, çantasından para alınmasına karşı koyması veya sorulduğunda diğer paralarının bulunduğu yeri söylememesi ve sanık tarafından arama sonucu bulunması halinde, vücut dokunulmazlığına yönelik saldırıların devam etmesi, malvarlığı itibarıyla daha büyük bir zarara uğrama, hatta hayatına yönelik risklerin bulunduğu fiili tehdit ortamında, parasının alınmasına karşı koymasına engel olan ve teslime mecbur bırakan sanığın eyleminin “yağma” suçunu oluşturduğu halde, Yerel mahkemece, diğer iddialarına itibar edilen katılan/mağdurenin bir bütün teşkil eden beyanları bölünerek, “mağdurenin yağma suçuna ilişkin anlatımlarının kabul edilen cinsel saldırı suçuna kanıt oluşturmak ve bu iddiayı güçlendirmek amacıyla gerçekleşmiş anlatımlar olduğu” biçimindeki gerekçesinin, bir yanılgı ve hak ihlali olduğu; başkaca, savunmanın iddiaya göre hangi nedenle üstün kılındığı, mağdurun iddiasına neden itibar edilmediği karar yerinde denetime olanak verecek şekilde açıklanıp tartışılmadan, mahkumiyeti yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde yeterli olmayan gerekçeyle beraatine kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılan ... ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 05.05.2016 tarihinde ilamın yağma suçundan bozmaya ilişkin 2 no'lu bölümü yönünden Başkan vekili ...'in muhalefeti ve diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.