Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 45447 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 27198 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 6 - 2012/121736MAHKEMESİ : Rize Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 28/12/2011NUMARASI : 2011/87 (E) ve 2011/222 (K)SUÇLAR : Yağma, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, tehdit, Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü: I-Sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet, tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından hükümlerin temyiz incelemesinde; Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK'nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık M.. D.. savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından yargılama giderlerinin tahsiline ilişkin bölümden sanık hakkında hükmolunan “498,00.-TL zorunlu müdafii giderine” ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, II-Sanık hakkında Yağma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince; Suçun mağduru aleyhine suç işlenen kimse yani suçun kurbanıdır ve suçtan doğrudan zarar görendir. Şikayetçi resen kovuşturulan suçlar dahil bir suçu devletin soruşturma ve kovuşturma makamlarına duyuran kişi olarak da anlaşılmalıdır. Sanığın fiilinden haklı çıkarları zedelenen kişi fiil ile ilgili yetkili mercilere olayı intikal ettirebileceği gibi fiilin failinin yargılanmasında bu hali ile aktif ve etkin bir rol alması tartışmasızdır. Zaten bu nieliği nedeniyle kamu davasında taraf olma hakkına sahiptir. Maddi gerçeği araştırma en çok güvenilen mahkemelere verilmiştir. Bir olayın normlar karşısında durumunun tespiti hususu çıkan uyuşmazlığın yargılama makamı önüne getirilmesidir ki buna da dava denir. Bu durumda yargılanacak her uyuşmazlıkta; şüphelilik, uyuşmazlığın somut olması ve uyuşmazlığın çözümü şeklinde özellikleri vardır. O halde önce olay öğrenilmelidir. Sübut konusunda bir hükme varılır. Sübut (veya ispat) meselesi modeli mesele olup, bu konu geçmişteki olayı zihnimizde yeniden yaratmak, yani nasıl meydana geldiği belirlenmelidir. Olay belirlendikten sonra buna uygulanacak norm ve bunun olayın tipine uygun olup olmadığı konusunda sonuç çıkarılır. Maddi olayın durumun tespiti, hukuki durumun tespitidir. Olayın faili ve bunun ceza hukuku karşısındaki sorumlulukları öncelikle olayın belirlenmesi ile mümkündür. Olay ise deliller ile öğrenilebilir. Delillerin gösterdiği objektif bakımdan bir ihtimaldir. İhtimal belli dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispatta belirlilik ortaya çıkar. Yani belirliliğe şüphenin yenilmesi ile ulaşılır. Ceza Mahkemesinin asıl amacı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Buna ulaştıracak araç ile delillerdir. Deliller; samimi açıklamalar, tanık beyanları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, tutanaklar özel yazılı açıklamalar görüntü ve/veya ses kayıt eden açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilinir. Suç konusu ve/veya alet olayın parçası iken, olay yerinde kalan her türlü iz ve eser belirti delil olup, olayı temsil eden dolaylı delildir. Bütün isnakt araçları delildir. Soyut olarak deliller eşdeğerdedir. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığının belirlenmesi için eylemin olup olmadığı kanıtların yorumu ile saptanır. Hakim, hangi kanıtı nasıl yorumladığı ve sonuca ulaştığını gerekçede açıklar. Gerekçedeki mantıksal kronolojik dizi ise iddia, savunma, kanıtlar, kanıtların yorumu sabit kabul edilen eylem; ihlal edilen norm ve bunun yorumu ile ulaşılan sonuçla hüküm şeklinde olmalıdır. Delil hukuku sıkı ispat kuralları kabul edilmiştir. Deliller zümresinde tanık, ceza muhakemesinde anlatımı önemli bir yer işgal etmektedir. Tanık olayın taraflarından olmayan ve olay ile ilgili olarak beş duyusu ile edindiği bilgileri açıklayan kimsedir. Tanık gördüğünü, müşahede ettiği hususlar ve öğrendiği bilgileri açıklar. Tanık beyanının önemi gözlemlenen maddi vakaları bizzat açığa kavuşturabilirliğinden kaynaklanır. Tanık bazen kendisinin veya yakınlarına menfaat sağlama, tehlikeyi önleme, bazen toplumsal etki, bazen de duyduğu veya gördüğünü yanlış algılaması ve böylede inanması ile yanılgılı anlatımlara da yönelebilir. Hakim tecrübelerine dayanarak tanığın beyanlarının sağlamlığını değerlendirir bu özellik ise delil olarak sayılabilir. Tanık olmak ile onun beyanına yüklenen ispat gücü farklıdır. Hakim ispat konusunda mantık kuralları ile de bağladır. Somut olaya gelince; Olay tarihinde katılan M.. K.. ve C.. Ö..'ın tarafı bulunduğu sanığın kardeşi olan K..D..'in silahla yaralanması eyleminin vermiş olduğu elem ile sanığın, katılanların iş yerine doğru silahla ateş ettiği, duruma müdahale etmek üzere olay yerine güvenlik güçleri intikal ettiği sırada, sanığın daha önceden tanıdığı olan yakınan Ö.. Ş..'e ait ticari taksiyi durdurarak olay yerinden uzaklaştığı somut olayda, Ticari taksi sürücüsü olan ve yağma suçunun doğrudan zarar göreni konumunda bulunan yakınan Önder'in aşamalı anlatımlarında istikrarlı olarak sanığı daha önceden tanıdığını olay yerinden geçerken sanığın aracını istemesi üzerine herhangi bir tehdit, cebir ve/veya silah teşhiri bulunmaksızın aracını hastaneye gideceğini tahmin ettiği için verdiğini, olayın birden gerçekleştiğini, sanıkta silah görmediğini iddia edip ileri sürdüğü, buna karşılık olaya müdahale eden bir kısım güvenlik görevlisi tanıkların ise sanığın ticari taksi sürücüsü olan yakınanın aracını silah teşhiri ile durdurup aracını alarak olay yerinden kaçtığına dair anlatımlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında, anlatımlar arasındaki farklılığın ne suretle sanık aleyhine değerlendirilerek bunlara üstünlük tanındığı karar yerinde denetime olanak verecek şekilde tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık M.. D.. savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.