MAHKEMESİ : Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Yağma Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Hâkim bugüne dayanarak dünü öğrenir. Dün hakkındaki şüphesini, deliller sayesinde yener. Şüphenin yenilmesi, yerini belirliliğe terk eder.Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal) dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında, ispatta aranan belirlilik ortaya çıkar. Her olayda lehe ve aleyhe deliller vardır. Kanaati meydana getiren delillerin tek tek değerlendirilişi kadar hep birlikte değerlendirilmesi de mümkündür. Deliller bütünlük teşkil ediyorsa, bir bütünün birbiri ile uyuşan ve birbirini tamamlayan parçaları ise, bu hakiki delildir. İspat konusu, gerçeğin bir parçası olan olay hakkında hüküm vermektir. Gerçekten hâkim geçmişte ne olduğunu ve nasıl olduğunu bilmeye mecburdur, elindeki imkan da bugündür. Bugünden maksat da, varlığını duygularımızla öğrendiğimiz şeylerdir. İşte “delil” budur. CMK'nın 217/2. maddesi gereğince sanığa yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş, her türlü delille ispatı mümkündür. Mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesçe bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamda edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması ya da tanığın gerçeği söylemediğinin ortaya çıkması gibi reddi için haklı makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçeler gösterilmesi zorunludur. Delillerin bu günün akılcı anlayışına göre, hâkimin kanaati, ispat edilmesi istenen olayların tahlil ve tetkiki ile lehe ve aleyhe bütün şartların tenkit ve değerlendirmesinin mahsulü olacaktır. İspat edilmesi gereken şüpheli olandır. Delil maddi veriler olduğu gibi tanık da olabilir. Tanık, taraflardan olmayan, fakat olay hakkında görgü ve bilgisi olmuş bir kişinin, o olay hakkında beş duyusu ile edindiği sübut konusunda karar verecek mahkeme ve/veya hâkim huzurundaki sözlü beyanıdır. Tanık; olay hakkında bilgileri bazen doğrudan doğruya öğrenir, bu hususta en çok görgü duygusu rol oynadığından, çoğu zaman görgü tanığı denilir. Bazen de dolaylı yoldan duyduğuna tanıklık yapar bu da dolaylı tanıklıktır. Tanığın beyanının değeri de buna bağdaşıktır. Ceza Muhakemesinde halen en çok başvurulan tanık beyanıdır. Tanık, bazen istemeyerek hataya düşer ya iyi hatırlayamadıklarını muhayyelesinde yaratır veya duyuları hatalıdır. Her iki halde de tanık buna inanıp görmediği ve/veya işlemediklerini var sayarsak bunları anlatır. Bazen de tanık kasten hakikati söylemez.Tanık beyanı ilk bakışta sanıldığının aksine itimada şayan da olmayabilir. Olayı birebir yaşayan mağdurun anlatımları ile örtüşmeyen ve/veya mağdur iddiasını aşan anlatımlara yer veren tanık beyanını, hâkim tecrübelerine dayanarak değerlendirir. Sağlam değilse bu halde de değerlendirmeye almaz. Hal böyle olunca soruşturma ve kovuşturmada toplanmış bulunan tüm deliller tartışılıp, bunun sonucu fiilin faili olduğu saptanan sanığın, mahkum edileceği muhakkaktır. Bu genel ilkeler ışığında; Somut olaya gelince; 1- Oluş ve dosya içeriğine göre, Sanığın her aşamada suçlamayı kabul etmeyerek, "Yakınanın arkadaşı olduğunu, parası olmadığı için kendisini hastaneden aracı ile almasını istediğini, gelemeyeceğini söyleyince taksiye binip yakınanın işyerine gittiğini, taksiye vermek için 20 .-TL istediğini, yakınanın da verdiğini, tehdit etmediğini"belirttiği, Yakınan ... soruşturma aşamasındaki beyanında, "Sanığı 7 – 8 yıldır tanıdığını, davaya konu olaydan önce birçok kez kendisini aracı ile istediği yere götürmesini talep ettiğini, götüremeyeceğini söyleyince kendisini tehdit ettiğini, olay günü telefonla aradığını ve kendisini hastaneden aracı ile almasını istediğini, gelemeyeceğini söyleyince bir kaç kez daha aradığını, yine gelemeyeceğini söyleyince, 'taksiye binip geliyorum senin kafanı gözünü kıracağım, seni döveceğim' dediğini, bir süre sonra iş yerine geldiğini, 'dışarı çık' dediğini, çıkmayacağını söyleyince taksi parasını vereceğini söyleyerek 20 TL istediğini, korkarak 20 TL'yi sanığa verdiğini, bu aşamada tehdit etmediğini" söylediği, mahkemede de benzer şekilde beyanda bulunduğu, Tanık ... ise, “Olay günü sanığın yakınanın işyerine geldiğini, senin kafanı gözünü kırarım lan deyip küfür ettiğini, 20 TL taksi parası ver, yoksa seni öldürürüm dediğini, yakınanın da korkup parayı verdiğini” söylediği dikkate alındığında, Olayın mağdurunun anlatımlarına karşın, tanık Hüseyin'in olayın görmediği kısımlarını olay anında görmüş gibi bir noktada da iddiayı aşan tarzda anlatımları dikkate alındığında, tanık beyanının ne şekilde sağlam delil olarak benimsendiği denetime olanak verecek şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, sanığın kendisinin hastaneden gelip almasını istemesi, aldığı olumsuz yanıt üzerine sarf ettiği tehdit içerikli konuşmasından ne kadar süre sonra yakınanın yanına geldiği açıklattırıp, zaman ve zemindeki kesinti de değerlendirilerek suç vasfının tayini gerektiği düşünülmeden, eksik araştırma ile yetinilip yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde yağma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, 2- T.C. Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK'nun 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunmanın ücretinin, yeterli ödeme gücü bulunmayan sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanı ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.