Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3401 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 29108 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : YağmaYerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak; Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14 fıkraları ile büyükler de kapsama alınmıştır,Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikayete bağlı suçlarla sınırlı hükmolunan 1 yıl veya daha az hapis veya adli para cezası için kabul edilen müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile hükmolunan 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, Anayasanın 174. maddesindeki suçlar dışında tüm suçları kapsayacak halde düzenlenmiştir.Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmü ortadan kaldırarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları;a) Suça ilişkin koşulları, b) Sanığa ilişkin koşullarıdır. Birlikte bulunmaları halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilecektir.Denetim süresi içinde kasten yeni suç işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak CMK'nın 223. maddesi uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilecektir. Aykırı durumunda Mahkemece açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanacaktır.İkinci suçun denetim süresinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması hükmün açıklanması için yeterlidir.Mahkeme bu ikinci suçun kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir.19.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa ile değişiklik öncesi, CMK'nın 191. maddesine göre;Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine, Kullanmamak ile birlikte, kullanmak için bu maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmolunamayacağı, Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri gereklerine uygun davranıldığı takdirde açılmış olan davanın düşmesine, karar verileceği, aksi takdirde davaya devam olunarak hüküm verileceği;5560 sayılı Yasa ile değişik TCK'nın 191. maddesinde ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan sanık hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden önce 2. fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi altıncı fıkranın son cümlesindeki şartın varlığı halinde birinci fıkradaki cezaya hükmolunduktan sonra da ikinci fıkrada ki, tedaviye ve denetim serbestlik tedbirine tabi tutulabileceği öngörülmüştür.Sadece tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmiş bu kararlara karşı aleyhe bir temyiz olmadığı sürece itiraz kanun yolu açıktır.Tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine yada sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi halinde; soruşturma veya kovuşturma şarta bağlı tutulup, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesinde itiraza tabi olduğu belirtilen “durma kararında” olduğu gibi, henüz esası çözülmemiş olan kamu davası derdest olmaya devam edecektir. 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 305. maddesi hangi hükümlerin temyiz kanun yoluna tabi olduğunu saymıştır.5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinde hükümler, “Beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi veya düşme kararı” olarak gösterilmiştir.Temyiz kanun yolu, mahkemelerin davanın esasını çözen ve kanun koyucu tarafından hüküm olarak nitelendirilen son kararlarındaki aykırılıkları gidermek için kabul edilen olağan bir kanun yoludur.17.12.1930 gün ve 23-31 sayılı..... “Duruşma tatiline dair CMUK'nın 253. maddesine ilişkin karar, nihai karar olmadığından temyiz yeteneği yoktur” denilerek, davanın esasını çözen ve hüküm olarak sayılan kararlara karşı temyiz yasa yoluna başvurulabileceği açıklığa kavuşturulmuştur.TCK'nın 191. maddesine göre cezaya hükmedilmeden önce verilen tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri kararlarının, CMK'nın 223. maddesinde hüküm olarak sayılan ve temyiz kanun yoluna tabi olduğu kabul edilen kararlar arasında sayılmaması nedeniyle davanın esasının çözülmediği ve derdest olduğu kabul edilmesi zorunludur. Bu haliyle 14.04.2011 öncesi ve sonrasında da itiraz kanun yoluna tabidir.TCK'nın 191/2. maddesinde düzenlenen “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri” kararı bu hali ile CMK'nın 231/5-14. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı” ile benzerlik taşımaktadır. Her ikiside ilk derece mahkemesi yargılaması açısından kovuşturma evresinde temyiz kanun yolu öncesi aşamasıdır ve her ikiside “süreler ve belli koşullarda” şarta bağlı tutulmuştur. Şartın (süre ve durumlar) gerçekleşmesi halinde kaldığı yerden devam edecek olması nedeniyle, bu anlamda her biri kendi içinde bir “durma kararı” niteliğindedir. Durma halinde kamu davasının derdest olma özelliğini koruduğu da düşünüldüğünde,Bir durma kararı ile diğer durma kararının kaldırılmasının hükmen mümkün olmadığı bu anlamda duraksamasız olarak ortadadır,Hal böyle olunca;Sanık hakkında 15.09.2009 tarihinde yağmaya teşebbüs suçundan verilen hapis cezasına ilişkin olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip 3 yıl denetim süresine tabi tutulduğu ve 24.09.2009 tarihinde de kararın kesinleştiği, denetim süresi içerisinde işlediği uyuşturucu madde kullanmak suçundan 21.03.2011 tarihinde tedavi ve denetim tedbiri kararı verildiği anlaşılmakla; CMK'nın 231. ve TCK'nın 191/2. maddelerine göre verilen her iki kararın da (belli süre ve durumlarda) ortaya çıkan birer durma kararı olduğu, durma halinde ise kamu davasının derdest olma niteliğinin ortadan kaldırılmadığı, yani davanın esasını çözen, hüküm niteliğinde olmadığı bu hali ile kesinleşen bir hükümden bahsedilmeyeceğinden, sanık hakkındaki yağmaya teşebbüs suçundan kurulan hükmün açıklanamayacağının düşünülmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 07.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.