Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22784 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 26467 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 6 - 2010/343149MAHKEMESİ : Muradiye Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 07/04/2010NUMARASI : 2009/250 (E) ve 2010/69 (K)SUÇ : Hırsızlık, Mala zarar verme, İşyeri dokunulmazlığını ihlal Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;1-) Hükmün açıklandığı 07.04.2010 günlü oturumda 5271 sayılı CMK'nın 150/3. maddesi uyarınca sanık için görevlendirilen zorunlu savunman hazır bulundurulmaksızın, sanık hakkında hükümlülük kararı verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 150 ve 151. maddelerine aykırı davranılması,2-) 5237 sayılı Yasanın 61. maddesiyle cezanın belirlenmesinde, izlenmesi gereken yöntem açık ve denetime imkan tanıyacak bir biçimde ortaya konulmuştur. Buna göre somut olayda ilgili suç tanımında belirtilen cezanın alt ve üst sınırı arasında ceza tayin edilirken cezanın belirlenmesine ilişkin madde hükmündeki ölçütler dikkate alınacaktır. Bu düzenleme ile soyut gerekçelerle cezanın alt ve üst sınırdan belirlenmesi şeklindeki yanlış uygulamanın önüne geçilmek istenmiştir. Bu açıklamalar ışığında bir suçtan dolayı TCK’nın 61. maddesi gereğince temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin birinci fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlar göz önünde bulundurulacak ve somut gerekçeler de belirtilmek suretiyle kanundaki cezanın alt ve üst sınırı arasında takdir hakkı kullanılacaktır.Ayrıca temel ceza belirlenirken aynı Yasanın 3. maddesinin birinci fıkrasındaki "Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” şeklindeki hüküm de gözetilmek zorundadır.Hakimin temel cezayı belirlerken değindiği gerekçesi suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçları, işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksirine dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik ile dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yerinde ve yeterli olmalıdır.Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan cezanın şahsileştirilmesi kuralının da amacı ceza ve sanık arasında uygun dengeyi sağlamaktır. İki sınır arasında cezayı belirleme hakime ait ise de bu yetkinin kullanılmasında adalet ve nesafet kurallarına bağlı kalınması bu bağlamda suçun işleniş şekli, önemi, sebepleri, kanun ve nizamlara muhalefet derecesi, kastın yoğunluğu, sanığın sosyal durumu, geçmişi,topluma kazandırılması hususlarının göz önünde tutulmasının yanında bu konudaki gerekçenin dosya ile uyumlu olması zorunludur. Sanığın gece vakti katılanın işyerinin dükkan kepenk kilidini kırarak içeriden 350 TL civarında para alma biçiminde gelişen somut olayda, hırsızlık suçuna ilişkin olarak temel ceza eylemin ağırlığıyla orantılı şekilde belirlendiği halde, suçun gece işlenmesi nedeniyle, 5237 sayılı Yasanın 143. maddesiyle yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeden, en üst hadden artırım yapılması, 3-) Sanığın aşamalardaki savunmalarında, katılanın işyerinden hakkında soruşturma aşamasında tefrik kararı verilen H. S.. ile birlikte hırsızlık yaptıklarını beyan ettiğinin anlaşılması karşısında; adı geçen hakkında yürütülen soruşturma akıbeti araştırılıp, sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 119/1-c maddesinin uygulanma koşulları tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,4-) 5237 sayılı TCK’nın 49/2 ve 50/3.maddeleri gereğince, sanık hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının aynı yasanın 50/1. maddesinde öngörülen seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinde zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık H.. A.. savunmanının temyiz itirazı ile tebliğnamedeki düşünce bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına, 10.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.