Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21040 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23193 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : HırsızlıkHÜKÜM : Mahkumiyet Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/10/2010 ve 30/10/2012 tarihli tebliğnameleri ile Dairemize gönderilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:I-Hükümlü ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;Adana 6.Asliye Ceza Mahkemesinin 27.10.2003 gün, 2002/743 Esas ve 2003/1534 Karar sayılı hükümlülük kararının sanık ... yönünden temyiz edilmeksizin kesinleştiği, anılan kararın sanık... savunmanının ve o yer Cumhuriyet Savcısının sanık ... aleyhine yasal süresi içerisindeki temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, 5320 sayılı Kanunun 8/2. maddesinin verdiği yetki çerçevesinde iadesi üzerine, hakkında hüküm kesinleşmiş olan Savaş Koca’nın tekrar yargılanma sürecine dahil edilerek, 2. hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır. Kurulan bu ikinci hüküm, hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğundan, hukuken varlık kazanmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesi de mümkün değildir. Bu nedenlerle; ... hakkında yeniden kurulan 2. hükme yönelik, konusu bulunmayan temyiz itirazının 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollaması ile CMUK’nın 317. maddesi uyarınca, isteme aykırı olarak REDDİNE,II-Sanıklar... ve ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesine gelince; Adli sicil kaydına göre kasıtlı suçtan hükümlülüğü bulunan sanık ... hakkında, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562.maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/5-14.maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı, mahkeme sanıklar hakkında, 5237 sayılı TCK'nın 51. maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesine ilişkin müessesenin uygulanmasına yer olmadığına karar verirken kabul ettiği gerekçenin ve bu gerekçeye ilişkin ölçütlerin, hakimin takdir hakkı çerçevesinde objektif ve subjektif değerlendirmeye dayandırıldığı ve aynı ölçütlerin, 5271 sayılı CMK'nın 231/5-14. madde ve fıkralarında düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin yasal koşulları ile örtüştüğü anlaşıldığından adı geçen sanıklar için tebliğnamedeki bu yönden bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiş; 5237 sayılı TCY’nın 141. ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı TCY.nın 493/1. maddesinde yer alan suçun öğelerinin farklı olduğu, somut olayda sanıkların yakınana ait aracın ön camının fitillerini keserek camı çıkartıp, içinden hırsızlık yapma eylemlerinin, 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunun yanında aynı yasanın 151/1. maddesinde belirtilen mala zarar verme suçunu da oluşturduğunun karar yerinde tartışılmaması, sanık ...’ın el ve işbirliği içinde hırsızlık suçuna katıldığı halde, hakkında TCK’nın 37/1.maddesi yerine aynı Yasanın 39. maddesi ile uygulama yapılması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;Suçu birlikte işleyen sanıkların neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine 5271 sayılı CMK.nun 326/2. maddesine aykırı biçimde ‘müteselsilen tahsiline’ biçiminde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve...’ın temyiz itirazı ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hükümden, “yargılama giderinin müteselsilen tahsiline” ilişkin bölüm çıkarılarak, "sanıklardan neden oldukları yargılama giderinin ayrı ayrı alınmasına" karar verilmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.