Tebliğname No : 6 - 2010/132892MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 29/12/2009NUMARASI : 2009/40 (E) ve 2009/407 (K)SUÇ : Yağma Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Oluş ve dosya içeriğine göre, yakınanın kollukta alınan 23.12.2001 tarihli ilk beyanında, suç tarihinde geceleyin saat 00:30 sularında sanıkların ticari taksisine müşteri olarak bindiğini, sanıkların Gazi Mahallesi'ne gideceklerini söylediklerini, yolda seyir halinde iken kendisinden para istediklerini, parasının olmadığını söylemesi üzerine ön koltukta oturan sanık A.. A..'ın kendisini bıçakla yaraladığını, aracını durdurup atladığını ve sanıkların aracını alarak uzaklaştığını; aynı gün alınan 2. beyanında ise, yolda seyir halindeyken teybin açık olmadığının sorulması üzerine bozuk olduğunu söyleyip durduğunu ve sanıklara isterlerse inebileceklerini söylediğini, bu sırada sanık A.. A..'ın elinde bıçak gördüğünü ve bir şey söylemeden sallayıp kendisini yaraladığını, aracı durdurup atladığını ve adı geçen sanığın aracın şoför koltuğuna geçerek araçla ayrıldıklarını; savcılıkta ve yargılama aşamasında alınan beyanlarında tartışmanın teybin açılıp açılmaması konusundan kaynaklandığını, sanıkların araçla olay yerinden ayrıldıklarını, Sanık A.. A..'ın kollukta alınan beyanında, yolda kayınpederi ve yakınan arasında tartışma çıkınca dayanamayıp yakınana bıçak çektiğini, boğuştuklarını, yakınanın araçtan indiğini, korkup araçla olay yerinden ayrıldıklarını, araç içinde para konusunun geçmediğini, Sanık A..G..'in kollukta alınan beyanında, yakınanın Gazi Mahallesi'ne götüremeyeceğini ve araçtan inmelerini söylemesi nedeni ile damadı ile tartışmaya başladıklarını, damadının bıçak çekmesi üzerine yakınanın araçtan indiğini, damadının şoför koltuğuna geçip araçla ayrıldıklarını ve kaza yaptıklarını, kimseyi gasp etmek için araca binmediğini ve tehdit etmediğini, Sanıkların sonraki aşamalarda da yağma suçlamasını kabul etmediklerini beyan ettikleri olayda; yakınanın ilk ve sonraki beyanları arasındaki çelişkilerin giderilip, hangi beyanına hangi nedenlerle üstünlük tanındığı da karar yerinde denetime olanak verecek şekilde gösterilip tartışıldıktan sonra, sanıkların fiilinin hukuki vasfının tayin ve takdiri gerektiği dikkate alınmadan, genel ifadelerle geçişler sağlayıp, eksik inceleme ile yazılı biçimde uygulama yapılması, Kabule ve uygulamaya göre de; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3. maddesinde; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” Buna paralel hüküm içeren 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 34. maddesinde de “Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil gerekçeli yazılır.” hükümleri yer almaktadır. Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır. Gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar. Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise 5271 sayılı CMK'nın 230. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sırayla; a) İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu, b) Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri, c) Tüm bunların ışığında ulaşılan kanı; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi, d) Cezayı ağırlatan ve hafifleten yasal ve değerlendirmeye bağlı nedenlerle cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler, e) Cezanın ertelenmesine, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına yönelik veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ilişkin dayanaklar gösterilecektir. Ayrıca 5271 sayılı CMK'nın 232/6. maddesi uyarınca hükmün esasını oluşturan hüküm fıkrasında kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvurma olanağı varsa süresi, şekli ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Açıklanan bu usul kuralları buyurucu nitelikte olup, uyulmaması 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CYUY'nın 308/7 (5271 sayılı CYY'nın 289/1-e) maddesi uyarınca kesin bozma nedenini oluşturur. Anayasa'nın 141/3, 5271 sayılı CYY'nın 34, 230, 232 ve 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CYUY'nın 308/7. maddeleri gözetilmeden ve bu ilkelere uyulmadan, yazılı biçimde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı'nın temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.