Tebliğname No : 6 - 2009/162921MAHKEMESİ : İzmir 6. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 17/12/2008NUMARASI : 2008/244 (E) ve 2008/389 (K)Suç : YağmaYerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Yargılanacak her uyuşmazlıkta; şüphelilik, uyuşmazlığın somut olması ve uyuşmazlığın çözümü şeklinde özellikler vardır. O halde önce olay öğrenilmelidir. Yani sübut konusunda bir hükme varılır. Sübut (veya ispat) meselesi maddi mesele olup, bu konu geçmişteki olayı zihnimizde yeniden yaratmak, yani nasıl meydana geldiğini belirlemektir. Olay belirlendikten sonra, olaya uygulanacak hukuki norm ve bunun olayın tipine uygun olup olmadığı konusunda sonuç çıkarılır. Maddi durumun tespiti, hukuki durumun tespitidir. Olayın faillerinin kim olduğu ve bunların ceza hukuku karşısındaki sorumlulukları öncelikle olayın belirlenmesi ile mümkündür.Olay ise delliler ile öğrenilebilir. Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal) dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispatta aranan belirlilik ortaya çıkar. Yani belirliliğe şüphenin yenilmesi ile ulaşılır.Ceza Muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç ise delillerdir. Deliller; sanık açıklamaları, tanık açıklamaları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, kolluk, savcı ve hakim tutanakları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve (veya) ses kaydeden araçlarla açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Bu deliller içerisinde tanık sanığın dışında herkes olabilir. Tanık beş duyusu ile olay hakkında bilgi edinen ve mahkemeye aktaran kişiyi ifade eder. Delil bakımından Ceza Muhakemesinin en önemli unsurlarından birisidir. Ancak tanık beyanlarının birbirleriyle örtüşen ve somut olayla uyumlu olması muhakkaktır.Deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığı belirlenmesi için eylemin önce işlenip işlenmediğinin sorunu çözülerek başlanır. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;Sanık Şahin ile katılanın kardeşi N.. Ü.. arasında bir alacak verecek meselesi olduğu, sanığın borcun kaynağı olarak ev satılması için verdiği 25.000 TL'nin evin satılamaması üzerine geri verilmemesini gösterdiği, yakınanın ise borcun, kardeşinin aldığı 5.200 TL'Lik borca karşılık boş olarak verdiği senedin sanık tarafından 25000 TL şeklinde doldurulmasından kaynaklandığını söylediği, kaynağı tartışmalı da olsa sanık Şahin tarafından yakınanın kardeşi aleyhine 25.000 TL bedelli bonoya dayanılarak İzmir 5.İcra Müdürlüğünün 2007/4629 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, gönderilen ödeme emrine yakınanın kardeşinin itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiği, haciz işlemi için 26.07.2007 günü yakınanın kardeşi Nebi'nin evine gidildiği Nebi'nin borcu kabul edip ödeyecek durumu olmadığını söylemesi üzerine haciz işlemine geçildiği, bu sırada Katılan Melek'in 10.08.2007 tarihinde borcun tamamını ödeyeceğini söyleyerek icra kefili olduğu, bir kısım ev eşyasına haciz işlemi yapıldığı ancak yediemin olarak borçlu Nebit'e bırakıldığı, 27.07.2007 günü sanık Şahin vekilinin icra müdürlüğüne gelerek yakınanın kefilliğini kabul ettiğini, yakınana ödeme emri gönderilmesini talep ettiği, gönderilen ödeme emrinin 03.08.2007 günü yakınan Melek'e tebliğ edildiği, vaki bir itiraz bulunmadığı, bunun üzerine 13.08.2007 günü boçlular Nebi ve Melek'in evine gidilerek haciz işlemi yapıldığı ve malların da bu kez evden alınarak yediemin deposuna götürüldüğü, evden malların haczedilmesini ardından Borçlulardan Nebit'in borca itiraz ettiği ancak yetkili mercii tarafından itirazın reddedildiği, yakınan Melek'in ise sanık hakkında 20-25 gün önce evine gelip tehdit ile boş senet imzalattığı iddiası ile şikayetçi olduğu, suça konu senedin sanık tarafından herhangi bir şekilde kullanılmadığı ve avukatına verildiği avukatının da senedi katılana herhangi bir bedel almadan iade ettiği, ayrıca sanığın kendisinden mal kaçırılması amacıyla muvazaalı olarak Nebit'in gayrimenkullerini devrettiği iddiası ile; Katılan Melek ve kardeşi Nebit ile U..A..aleyhine tasarrufun iptali davası açtığı, daha sonra U.. A..'nın adına kayıtlı gayrimenkulü sanığa sattığı anlaşılmıştır.Katılanın Müracaatında, kardeşinin eşi E.. Ü..'ü ve annesi S..Ü..'ü tehdit ile senet alındığı sırada evde olmaları sebebi ile tanık olarak bildirdiği, senedin haciz işleminden önceki bir tarihte boş olarak alındığını açıkladığı, oysa sonraki aşamalarda; önce haciz işlemi yapıldığını daha sonra sanığın eşi Nuray ile evlerine geldiğini ve 8000 TL bedelli senedi tehdit ile imzalattığını söylediği;Tanık Emine'nin soruşturma aşamasında katılanı doğrulayıp, sanığın eşiyle eve gelip, katılandan kardeşinin borcunu ödemesini istediği, katılanın ödeyeceğini ancak durumunun olmadığını söylemesi üzerine de boş senedi çıkararak "imzalamazsan seni mahvederim, öldürürüm" diyerek senedi imzalattığını söylemesine karşın sonraki aşamalarda olayın mutfakta olduğunu, kendisinin başka odada olduğunu ve tehdit içeren sözleri duymadığını, mutfaktan gelen kayınvalidesi Servet'in ağlayarak “bu senedi nasıl imzaladık” diye yakındığını tehditle senet imzalatıldığını ondan öğrendiğini beyan ettiği;Tanık Servet'in soruşturma aşamasındaki beyanları katılan ve diğer tanık Emine'nin kovuşturma aşamasındaki beyanları ile uyumlu olduğu ancak vefat etmesi sebebi ile mahkeme aşamasında dinlenilemediği;Sanığın savunmalarında üzerine atılı suçu kabul etmediği, kendi kızı ile katılanın kardeşi Nebit'in oğlunun olay öncesinde nişanlı olduklarını, düğün için para lazım olunca evlerini alma konusunda anlaştığını ve 25.000 bin TL verdiğini ancak sonra evin tapusunda bazı çekinceler sebebi ile alım satımın olmadığını, parayı da alamayınca 15.02.2007 tarihinde 15.04.2007 vadeli senet aldığını, ödenmeyince senedi avukatı aracılığı ile icraya verdiğini, ilk icra gitmesinden sonra katılanın kendisine 18000 TL'yi ödemeyi taahhüt ettiğini ve bu amaçla senet verdiğini, ancak icra kefili de olduğu için bu senedi hiç kullanmadığını, Nebit'in aslında 400 bin TL değerinde gayrimenkulü olduğunu bunu muvazaalı olarak U.. A..'ya sattığını öğrendiğini bunun için tasarufun iptali davası açtığını ancak daha sonra üzerine para da vererek evi aldığı için anlaştıklarını, daha sonraki muvazaalı tapu naklinden katılanın senedi vermekteki amacının kendisini oyalayarak zaman kazanmak olduğunu düşündüğünü savunduğu, sanık savunmanının 19.11.2008 günlü dilekçesinde M..K.. ve S.. Ö.. 'i tanık olarak bildirdiği görülmüştür.Hakim dosyaya yansıyan iddia, savunma ve delilleri değerlendirerek somut olayın gerçekte nasıl olduğunu saptar. Öncelikle eylemin bir suç teşkil edip etmediğini; ediyor ise uygulanacak normu belirlemek zorundadır. Hal böyle olunca; öncelikle taraflar arasındaki İzmir 5.İcra Müdürlüğünün 2007/4659 sayılı takip dosyasının ve İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/329 sayılı tasarrufun iptali dosyalarının celp edilerek incelenmesi ve denetime olanak sağlaması bakımından bir örneğinin dosya içerisine konulması; konu hakkında bilgisi olduğu anlaşılan sanığın eşi N.. Z.., katılanın kardeşi N.. Ü.. ile akrabaları U.. A..'nın ve sanığın savunmasında bildirdiği tanıklar M.. K.. ve S.. Ö..'in anlatımlarının saptanması, yakınanın ve tanığın aşamalardaki beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmesi sağlandıktan sonra eylemin gerçekte nasıl olduğu belirlenip, olaya uygulanacak hukuk normunun tayini gerekirken taraflar arasındaki borç ilişkisinin nasıl, ne zaman başlayıp ne şekilde sonlandığı ortaya konulmadan ve bu bağlamda senedin düzenlenme tarihi ve içeriği hakkındaki duraksamalar dahi giderilmeden, sanığın yakınanı tehdit ettiğine ilişkin tanığın sonradan döndüğü beyanları dışındaki deliller de ortaya konulmadan eksik soruşturma ile yetinilip yazılı şekilde karar verilmesi,2-Kabule göre de;Mükerrir olan sanık hakkında önceki hükümlülüklerinden en ağırı olan Isparta Ağır Ceza Mahkemesinin 15/01/2003 tarih 2002/204 Esas, 2003/8 Karar sayılı hükmünün TCK.nın 58/6. maddesinin uygulamasına esas alınmaması,Bozmayı gerektirmiş, katılan M.. Ü.. vekili ile sanık Ş.. Z.. savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 20.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.