MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇLAR : Yağma, hırsızlıkHÜKÜM : Kısmen Mahkumiyet, Kısmen karar verilmesine yer olmadığına Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:I- Sanık ... savunmanının temyizi üzerine yapılan incelemede; Sanık hakkındaki, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve yakınan ....’a karşı yağma suçundan ... 4. Ağır Ceza Mahkemesince 07.11.2005 gün, 2004/58 Esas- 2005/150 sayılı beraat kararının 6. Ceza Dairesi'nin 13.11.2007 gün, 2006/11009 Esas – 2007/12623 Karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği, diğer bir kısım sanık yönünden ise bozulduğunun anlaşılması karşısında, bozma sonrası ... 4. Ağır Ceza Mahkemesince 03.05.2010 gün, 2008/12 Esas- 2010/106 sayılı kararında sanık ... hakkında; “… verilen karar kesinlemiş olduğundan, tensip zaptına zuhulen yazılmış olması nedeniyle yeniden karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin karar 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesine göre bir hüküm olmadığı gibi adı geçen sanık hakkındaki 03.05.2010 gün, 2008/12 Esas- 2010/106 sayılı karar hukuki değerden yoksun olup yok hükmünde olduğundan, sanık savunmanının konusu bulunmayan temyiz isteğinin, CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,II- Sanık ... hakkında kurulan hükmün incelemesinde;Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 491/ilk maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunun aynı Yasanın 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık olağan zamanaşımına bağlı olduğu ve suçun işlendiği 11.01.2004 tarihinden incelemenin yapıldığı tarihe kadar 104/2. maddesinde belirtilen 7 yıl 6 aylık sürenin geçmiş bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,III- Sanık ... hakkında kurulan hükmün incelemesine gelince;Dosya içeriğine, uyulan bozmaya, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu’nun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-5271 sayılı CMK'nın 232/2-c maddesine aykırı olarak gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman diliminin yazılmaması, 2- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3. maddesinde; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” Buna paralel hüküm içeren 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK'nın 34. maddesinde de “Hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil gerekçeli yazılır.” hükümleri yer almaktadır. Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır. Gerekçenin, dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli olması gerekir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar.Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise 5271 sayılı CMK'nın 230. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sırayla; a)İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu, b) Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri, c)Tüm bunların ışığında ulaşılan kanı; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi, d)Cezayı ağırlatan ve hafifleten yasal ve değerlendirmeye bağlı nedenlerle cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler, e)Cezanın ertelenmesine, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına yönelik veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ilişkin dayanaklar gösterilecektir.Açıklanan bu usul kuralları buyurucu nitelikte olup, uyulmaması 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CYUY.nın 308/7 (5271 sayılı CYY.nın 289/1-e) maddesi uyarınca kesin bozma nedenini oluşturur.Yukarıdaki açıklamalar ışığında; Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nun 34, 230, 232 ve 289. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtay'ın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin ve sanığın eyleminin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan yazılı şekilde karar verilmesi, 3- 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca, sanık yararına olan hükmün, 765 sayılı ve 5237 sayılı Yasaların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı ve her iki Yasaya göre, uygulanan yasa maddeleriyle verilmesi gereken cezalar denetime olanak sağlayacak şekilde ayrı ayrı saptanıp, sonuç cezalar karşılaştırılarak, sanık yararına olan yasanın belirlenip hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik ve denetime olanak vermeyecek biçimde uygulama yapılması,Kabul ve uygulamaya göre de;4- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 495/1, 522/1 (normal değer), 59/2, 81/1. maddelerine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 149/1-c, 62, 53/1-2-3. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, sanık yararına olan yasanın yerinde yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 5- Suçu birlikte işleyen sanıkların neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine 5271 sayılı CMK'nın 326/2. maddesine aykırı biçimde "eşit olarak tahsiline" biçiminde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.