Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1052 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20145 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : HırsızlıkHÜKÜM : Mahkumiyet Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:I-Sanık hakkında yakınanlar ... ve ...'ya yönelik hırsızlık suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde:Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, bozmaya uyularak toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;1-04.11.2004 tarih ve 1999/465 Esas- 2004/1004 Karar sayılı mahkumiyet ilamının sadece sanık tarafından yasal süresinde ve lehine olarak temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 08.10.2007 gün ve 2005/3173 E.- 2007/10001 K. sayılı ilamıyla ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı korunarak bozulduğunun anlaşılması karşısında, sanık hakkında anılan ilamla yakınanlar ... ve ...'ya yönelik hırsızlık suçlarından hükmolunan 12'şer ay 19'ar gün hapis cezalarının kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde uygulama yapılarak 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nun 326/son maddesine aykırı davranılması,2-5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine g??re iştirak halinde suç işleyen sanık ve suç ortağının neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine zincirleme tahsile karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'in temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında yakınanlar ... ve ...'ya yönelik hırsızlık suçlarından sonuçta hükmolunan “2 yıl 9 ay 29 gün hapis” cezalarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak korunarak ayrı ayrı “12 ay 19 gün hapis” cezasına indirilmesi ve hüküm fıkrasından “Yargılama giderinin zincirleme tahsiline” ilişkin bölüm çıkarılarak, “Sanıklardan neden oldukları yargılama giderinin ayrı ayrı alınmasına” karar verilmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,II-Sanık hakkında yakınan ...'e yönelik hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde: Suç tarihinde güneşin saat 05:25'de doğduğu, sanık ve suç ortaklarının hırsızlığa kalkışma eylemini aksine delil bulunmayan savunmalarına göre saat 04:35'te gerçekleştirdikleri, bu kapsamda suçun TCK'nın ...e maddesine göre gündüz sayılan zaman diliminde işlendiğinin kabulü gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı ise de;765 sayılı TCK’nun 2/2. maddesinde 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere her iki düzenlemede ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan ceza hukuku kurullarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin” ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istinasını oluşturan ve failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması anlamına gelen “geçmişe etkili uygulama” veya geçmişe yürürlük ilkesine yer vermiştir.Somut olaya ilişkin lehe kanunun belirlenmesinde sadece belirli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz. Kanun hükümlerinin olaya bir bütün olarak uygulanması sonucuna bakılmak suretiyle lehe kanun belirlenmesi yoluna gidilmelidir. Bu düşünceyle 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ile özel hüküm de konulmuştur. Bu arada suç ile sanık arasındaki bağlantısını kesen ve sanığın cezalandırılmasını önleyen yargılamanın her aşamasında dikkate alınması zorunlu olan zamanaşımına ilişkin hükümlerin zaman bakımından uygulama sorunu da vardır. 1982 Anayasanın 38/2. maddesinde dava ve ceza zamanaşımına ilişkin kanun hükümlerinde değişiklik yapılması durumunda maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olacağı kabul edilmiştir. Buna göre genel yargılaması devam eden dava için dava zamanaşımına ilişkin sürelerde değişiklik yapan sonraki kanun lehe hüküm içeriyorsa bunun da geçmişe etkili olarak 03.06.1942 gün 36/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “Suçun gerektirdiği cezanın üst sınırı dikkate alınmalıdır ve zamanaşımı süresi her suç için ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Yani ceza bağımsızlığını koruduğundan her suç için ayrı ayrı uygulanmalıdır. Zamanaşımı suç ile sanık arasındaki bağlantıyı keser, sanığın cezalandırılmasını önlemektedir. Bu bağlamda zamanaşımı uygulaması her aşamada dikkate alınmalıdır.” şeklinde ana hatları ile açıklandığı üzere, zamanaşımı süresi ceza bağımsızlığını koruyan her suç için ayrı ayrı uygulanacaktır. Tek İstisnası 5252 sayılı Yasanın 9/4. maddesidir. Bu bağlamda somut olaya gelince; Sanığın eylemi, 765 ve 5237 sayılı Yasaların her ikisinde de suç olarak tanımlanmıştır. Sanığa isnat edilen eylem 765 sayılı TCK’nın 493/1, 61, 522 (pek hafif); 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 35; 116/2, 119/1-c; 151/1. maddelerinde öngörülen ve ceza bağımsızlığını koruyan suçları oluşturmaktadır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın ve 5237 sayılı Yasanın içerdiği suçlar yönünden uygulamaya göre 5237 sayılı Yasa açıkça sanık lehine olduğundan; Sanığın gündüzleyin işlediği eylemine uyan ve zamanaşımı bakımından lehe olan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 35; 116/2, 119/1-c; 151. maddelerinde tanımlanan hırsızlık, işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçları için öngörülen cezaların türü ve üst sınırlarına göre aynı Yasanın 66/1-e, 66/3-4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık genel dava zamanaşımının, suç tarihi olan 16.06.1999 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'in temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 21.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.