MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ :İtirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesiİcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kısmi itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre davalı kiracı ... vekilinin kiralananın tahliyesine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davalı kiracı vekilinin itirazın kaldırılmasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 01/04/2013 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlıgı, taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmede kira paralaranın her ayın ilk beş günü içinde peşin ödeneceği kararlaştırılmış, kira sözleşmesinin Özel Şartlar bölümünün birinci maddesinde ise "bir aylık kira bedelinin belirlenen süre içinde ödenmediği takdirde, kira dönemi sonuna kadar olan ayların kira bedelleri muaccel hale geleceği" düzenlenmiştir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun'unun kiracı aleyhine düzenleme yasağı başlıklı 346.maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğu, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanun'unun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un Geçmişe etkili olma başlıklı 2.maddesinde; Türk Borçlar Kanun'unun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kurallarının gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı, aynı kanunun görülmekte olan davalara ilişkin uygulama başlıklı 7.maddesinde de; Türk Borçlar Kanun'unun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76'ncı, faize ilişkin 88'nci, temerrüt faizine ilişkin 120'nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138'nci maddesinin görülmekte olan davalara da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kiracıyı koruma amacıyla getirilen TBK.nun 346.maddesindeki bu yasal düzenlemenin kamu düzenine ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte 6217 Sayılı Yasa'nın geçici 2.maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Yasa'nın 53.maddesine göre; kiracının Türk Ticaret Kanunun'da tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun'unun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354'ncü maddelerinin 1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı da öngörülmektedir. 6102 Sayılı TTK.nun 12.maddesine "bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Anılan Yasanın 11.maddesinde "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir." 15.maddesinde de "İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır." düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu'na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda'ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, sözleşmedeki muacceliyet koşulunun geçerli olup olmayacağı belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı alacak itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir.3-Davalı kefiller,... ve ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı alacaklılar, 01/04/2013 başlangıç tarihli, beş yıl süreli yazılı kira sözleşmesine dayanarak, davalı kiracı ve sözleşmeyi müşterek kefiller olarak imzalayan davalılar... ve ... hakkında, 21/11/2014 tarihinde başlatdıkları icra takibi ile kiracı tarafından ödenmediği iddia olunan kira bedellerinin tahsilini talep etmişlerdir.Kira sözleşmesinde kiraya veren davacılar, kiracı ise ...'dır. Diğer davalılar ise sözleşmeyi müteselsil kefil ibaresi altında imzalamışlar, sözleşmenin özel şartlar 4.maddesinde "müşterek ve müteselsil kefil" oldukları belirtilmiştir. Ne varki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK'nın 583. maddesinde '' Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz '' düzenlemesi bulunmakta olup, kefaletin geçerli olması için, kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu öngörülmüştür. Davaya dayanak yapılan kira sözleşmesinde ise, kanundaki düzenlemeye uygun bir kefaletin olmadığı anlaşılmaktadır. O halde kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davalılar kefil... ve ... hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bundan zuhul ile yazılı şekilde borçtan sorumlu tutulmalarına karar verilmesi doğru değildir.Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda 1.bentte yazılı nedenlerle kiralanın tahliyesine ilişkin kararın ONANMASINA, 2.bentte yazılı nedenlerle davalı kiracının kısmi itirazın kaldırılmasına ilişkin karar ile 3.bentte yazılı nedenlerle kefiller yönünden kısmi itirazın kaldırılmasına ilişkin kararın 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca BOZULMASINA, onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...'dan alınmasına, 11/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.