Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7902 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16095 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bulancak Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 30/05/2013NUMARASI : 2011/711-2013/317Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili dilekçesinde, davacının murisi Y.. T..'ün sağlığında evlatları arasında yapmış olduğu rızai taksime göre davacıya bir adet dükkân düştüğünü, murisin 16/02/2011 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak davacıya rızai taksim sonucu düşen taşınmazı davalının dükkân olarak işlettiğini, bu dükkânın kullanım bedelini davalının, davacıya bu zamana kadar ödemediğini, bu nedenlerle emlakçı bir bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak aylık kira bedelinin tespiti ile davalıdan 16.02.2011 tarihinden bu zaman kadar toplamda 3500,00 TL ecrimisil alacağının tahsili isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davacının murisin sağlığında mal varlığını evlatları arasında rızai taksim yaptığına dair tanıklarını bildirmediği, davalı taraf tanıklarının ise yeminli beyanlarında murisin sağlığında olmak üzere ancak ölümünde de devam edecek şekilde malvarlığı hususunda paylaştırma yapmadığını ve davalının dava konusu dükkanı muris Y.. T... ile B... Noterliğine ait 08.12.2010 tarih ...yevmiye numaralı kira sözleşmesine istinaden işlettiğine dair kira sözleşmesini delil olarak sunmuş olmaları gözetilerek istemin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Öncelikle belirtmek gerekir ki iştirak halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları gerekir ve mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi Türk Medeni Kanununun 701 ile 703. maddeleri hükümleri gereğince elbirliği mülkiyetine tabidir.Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde '' Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır biçiminde açıklanmıştır '' elbirliği halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Olayımızda ; davacı mirasçı her ne kadar davaya konu kiralananın rızai taksim ile kendisine isabet ettiğini belirterek ecrimisil talebinde bulunmuşsa da; bir kısım mirasçılar murisin sağlığında rızai taksim yapmadığını belirtmişler, davacı rızai taksim iddiasını kanıtlayamamıştır. B..Noterliğinin 08.12.2010 tarih ve ... yevmiye nolu sözleşmesi ile davalıyla muris arasında 08.12.2010 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğu görülmüştür. Bu durumda kiralanan elbirliği halinde mülkiyete konu teşkil ettiğinden tüm ortakların davaya katılmaları gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir paydaş tarafından açılan davaya sonradan diğer paydaşların onaylarının alınması şeklinde de sağlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde, ortakların davaya katılmaları sağlanamaz ise miras bırakanın terekesine temsilci atanması sağlanarak temsilci huzuruyla dava yürütülür. Dava hakkına ilişkin olan bu hususların mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulması gerekir. Buna göre davada yer almayan ortakların (mirasçıların) davaya olurlarının alınması yada miras şirketine Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken yazılı şekilde davalı ile muris arasında kira ilişkisi bulunduğu belirtilerek davanın reddi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.