Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 679 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15944 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Alacak ve Tahliye Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak ve tahliye davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı ve davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, süre bitimi nedeniyle kiralananın tahliyesi ve kira alacağının tahsiline ilişkindir.Mahkemece kiralananın tahliyesine, kira alacağının kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya kapsamına, toplanan delilere, hükmün dayandığı gerekçelere göre davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince:Davacı vekili dava dilekçesinde davalı şirketin 30.12.2009 başlangıç tarihli ve 30.12.2011 bitiş tarihli sözleşme ile ilk yıl aylık 6.000 TL, ikinci yıl aylık 7.200 TL bedelle tarla vasıflı taşınmazda kiracı olduğunu, taşınmazın Borçlar Kanuna tabi olduğunu, sözleşmenin süresi dolduğundan kiralananın süre bitimi nedeniyle tahliyesini, dava tarihine kadar ödenmemiş 116.100 TL kira bedelinin tahsilini istemiştir.Davalı vekili ise davacı dava konusu yeri sattığı için dava hakkı bulunmamaktadır.Müvekkil firmanın davacı ile yaptığı kira sözleşmesi 30.12.2009 başlangıç tarihli olup yıllık kira 24.000 TL dir.Taşınmaz Belediye sınırları içerisinde olup borçlar kanuna tabi değildir. Davacının kira alacağını ısbat etmesi gerektiğinden bahisle davanın reddini savunmuştur.Davacı vekili davalı ile yapılan 30.12.2009 başlangıç tarihli ve 30.12.2011 bitiş tarihli ve ilk yıl için aylık 6.000, ikinci yıl için aylık 7.200 TL olan kira sözleşmesine dayanarak süre bitimi nedeniyle tahliye ve dava tarihine kadar kira alacağının tahsilini istemiştir. Davacının ibraz ettiği kira sözleşmesi davacı ile davalı şirket adına ... tarafından imzalanmıştır.Her ne kadar davalı şirket adına sözleşmeyi imzalayan yukarıda isimleri yazılı şahıslar davalı şirketin temsilcisi değil iseler de, dosya içinde yapılan yazışmalardan bu şahısların davalı şirket adına hareket eden şahıslar olduğu anlaşılmaktadır.Davalı ise geçerli kira sözleşmesinin 30.12.2009 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi olduğu ve yıllık kiranın 24.000 TL olduğunu belirtmiştir.Davacı davalı tarafından ibraz edilen kira sözleşmesinin içeriğine karşı çıkmış davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin vergi dairesine verilmek üzere düzenlendiğini belirtmiştir. Davalının ibraz ettiği düşük bedelli kira sözleşmesinin stopaj vergisinden kurtulmak için muvazaalı olarak düzenlendiği ve tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı anlaşıldığından mahkemece düşük bedelli sözleşmeye itibar edilmemesi ve geçerli olan sözleşmenin davacının ibraz ettiği ve aylık kira bedeli yüksek olan kira sözleşmesi kabul edilmesinde isabetsizlik yoktur.Uyuşmazlığın davacının ibraz ettiği kira sözleşmesi hükümleri esas alınarak çözümlenmesi gerekir.Mahkemece dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporunda davacının ibraz ettiği kira sözleşmesini esas alarak temlik tarihine kadar davacının alacağının 103.440 TL olduğunu tesbit etmiştir.Davalı tarafından ödeme belgesi olarak imzasız belgeler sunulmuş ve davacı bu imzasız belgeleri kabul etmediği halde bu imzasız belgelerde belirtilen miktarların ve muvazaalı olarak yapıldığı iddia edilen davalının ibraz ettiği kira sözleşmesinin özel şartlarında belirtilen 8.000 TL güvence ve 4.000 TL peşinatın ve karşılıksız çıkan 4.500 TL çekin ödeme olarak kabul edilip bilirkişice davacının alacağından mahsup edilerek rapor düzenlemesi ve bu rapor esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de, kabul edilen miktar üzerinden davacı yararına karar tarihindeki AAÜT gereğince nisbi vekalet ücreti takdiri gerekirken eksik vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.3-Davalı vekilinin tahliyeye yönelik temyizine gelince:Dava konusu taşınmazın 11.5.2011 tarihinde dava açılmadan önce satıldığı dosya içindeki tapu kaydından anlaşılmaktadır.Kiralanan satıldığına göre davacının tahliye isteminde bir hukuki yararı bulunmamaktadır.Öte yandan yeni malikler davalı hakkında 13.1.2012 tarihinde ... Sulh Hukuk mahkemesinin 2012/57-340 esasında açtıkları süre bitimi nedeniyle tahliye davası sonucu mahkemece davalı şirketin tahliyesine karar verdiği görülmektedir. Bu nedenle davacının kiraya veren sıfatı satımla birlikte sona erdiğinden tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir olunan 990 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.