MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Kiracı olmadığının tespiti, istirdatMahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kiracı olmadığının tespiti, istirdat davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Uyuşmazlık, davacının dava konusu edilen taşınmazda kiracı olmadığının tespiti ile hakkında kira paralarının tahsili için yapılan icra takibi üzerine ödemiş olduğu bedelin istirdadına ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, taraflar arasında yazılı ya da sözlü bir kira sözleşmesi olmamasına rağmen davalının kira parasının tahsiline ilişkin yapmış olduğu icra takibine sehven itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleşip davacı hakkında fiili haciz uygulandığını, aslında davacının, dava konusu 674 parsel No'lu taşınmazı davalıya satan ...'nin babası ....'ın 4.6.2002 tarihli köy senedi ile taşınmazı kendisine bedelsiz vermesine dayanarak tasarruf ettiğini, ...'nin de aynı taşınmazı kendisine satmayı vaat etmesine rağmen resmi olarak davalıya devrettiğini belirterek, taşınmazda kiracı olmadığının tespiti ile icra takibi nedeniyle davalıya ödenmiş olan paranın istirdadını talep etmiştir. Davalı vekili, davada davacının hukuken korunacak bir hakkının olmadığını, müvekkilinin taşınmazı 22.1.2010 tarihinde satın aldıktan sonra, tahliye edilmesi ve o tarihe kadar olan kiraların ödenmesi için davacıya ihtarname gönderdiğini, peşi sıra da kira paralarının tahsili yönünden davacı hakkında icra takibi yaptığını, davacının ne ihtarnameye, ne de, icra takibine bir itirazının olmadığını, bu şekilde kiracılık ilişkisini ve kira miktarını kabul ettiğini, davanın kötü niyetle açıldığını, davacının halen taşınmazı kullanmakta olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davacının üzerinde marangozhanesi ve müştemilatı bulunan 674 parsel No'lu taşınmazın davalı tarafından 22.1.2010 tarihinde satın alınmasından sonra, davalı, 9.2.2010 keşide ve 12.2.2010 tebliğ tarihli ihtarnamesi ile taşınmazın 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun'un 7 / d maddesi gereğince altı ay içinde tahliye edilmesini ve oturduğu sürece aylık 650 TL kira parasının ödenmesini istemiştir. Peşi sıra da .... İcra Müdürlüğü'nün 2010 / 8419 sayılı dosyasında 16.9.2010 tarihinde başlattığı icra takibi ile aylık 650 TL'den Şubat- Eylül 2010 ayları arası kirasının tahsilini talep etmiştir. Davacının takibe itiraz etmemesi üzerine 25.10.2010 tarihinde yapılan haciz sırasında 500 TL haczedilmiş, ayrıca 26.10.2010 tarihinde de 5.694.98 TL tedbiren icra dosyasına yatırılmıştır. Bu aşamalardan sonra davacı açmış olduğu işbu dava ile, taşınmazda kiracı olmadığını iddia ederek bu durumun tespiti ile icra dosyasına yatırdığı paranın iadesini talep etmiştir. Davacı bu konuda taşınmazın ilk maliki ...'ın 4.6.2002 tarihli senetle taşınmazdaki 100 m2 alanlı yeri kendisine bedelsiz olarak verdiğine dair belge ve ...'ın kızı ...'nin 21.8.2009 tarihinde taşınmazdaki payını 180.000 TL bedelle kendisine satmayı vaat ettiğine dair adi yazılı satış vaadi sözleşmesi sunmuş ise de, taşınmazın tapuda kayıtlı olması karşısında bu belgeler hukuken bir değer ifade etmemektedir. Sonuçta da taşınmaz, resmi şekilde 22.1.2010 tarihinde davalıya satılmıştır. Davadaki uyuşmazlık, davacının taşınmazı kiracı sıfatı ile kullanıp kullanmadığı ve bu nedenle kira parası sorumluluğu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı taşınmazda kiracı olmadığını iddia ederken, davalı da yargılama sırasında davacı ile ... arasında dava konusu edilen taşınmaza ilişkin olarak düzenlenen 10.2.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli aylık 50 TL bedelli bir kira sözleşmesi sunmuştur. Davacı ise, sözleşmedeki imzasına karşı çıkarak kira sözleşmesini kabul etmemiştir. Davacının kayden başkasına ait bir taşınmazı kira sözleşmesi gibi hukuken geçerli bir nedene dayalı olarak kullanmaması halinde taşınmazda fuzuli işgalci durumunda olduğunun kabulü gerekir. Bu durumun belirlenebilmesi için mahkemenin öncelikle davalının sunmuş olduğu sözleşmedeki imzanın davacıya ait olup olmadığını araştırması ve bu şekilde davacının taşınmazdaki hukuki statüsünü saptaması, ondan sonra işin esası hakkında bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.