MAHKEMESİ : Didim 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/11/2013NUMARASI : 2006/453-2013/306Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı elatmanın önlenmesi, alacak ve tazminat davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kiracı tarafından kiralayan aleyhine açılan, süresinden önce sona erdirilen kira sözleşmesi nedeniyle uğranılan kazanç kaybının tazmini, el atmanın önlenmesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, Davacının müdahalenin menine yönelik davasının kabulüne, manevi tazminat taleplerinin reddine, davacının haksız el atma nedeni ile çalışamadığı dönemlere ilişkin 33.750-TL mahrum kalınan kar yönünden tazminat davasının kabulü ile alacağın 20.000-TL'sine dava tarihi olan 20/09/2006 tarihinden, kalan kısmında ıslah tarihi olan 02/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde, Davacının 01/02/2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalıya ait taşınmazı kiraladığını ve emlakçılık yaptığını, davacının bu çalışmasını 22/06/2006 tarihinde iş yerinin anahtarı değiştirilerek el konulmasına kadar sürdürdüğünü, davacının ve eşinin şehir dışında oluşundan istifade eden davalının, çilingir vasıtası ile içeri girerek taşınmaza el koyduğunu, davacıya ve ortaklığa ait sözleşme belge, kıymetli evrak ve 3. Şahıslara ait birçok evrakları aldığını, bu hususun Didim Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006-45 ve 2006/81 Değişik iş sayılı dosyası ile tespit edildiğiniancak bazı evrak ve malzemelerin ve senetlerin bu tespitten önce davalı tarafından saklandığını, davacının iş yerine yaz sezonunun başında el konulması nedeniyle çalışamadığını, iş düzeninin bozulup müşterilerinin dağılmasına neden olduğunu, yeni işyeri açmasının zaman aldığını, yeni işyerinde davacının ancak ağustos sonlarında çalışmaya başladığını belirterek taşınmaza el atmasının önlenmesine, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak çalışma imkanının ortadan kaldırılması nedeni elde edecekleri kardan mahrum kaldıklarını mahrum kalınan kar nedeni ile davalıdan 20.000 YTL tazminat ile içine düştükleri olumsuz durum nedeni ile ticari itibarının zedelenmesi ve çektiği üzüntüler göz önüne alınarak 25.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, talebini bilirkişi raporu doğrultusunda 02.05.2013 tarihli dilekçe ile Maddi tazminat talebini 13.750 TL artırarak 33.750 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, M. Y. ile davacı arasında akdedilen kira sözleşmesinin kötü niyetli olarak vekaletnamede belirtilen yetkilerin aşılması sureti ile davalının bilgisi dışında düzenlendiğini, taşınmazın kapı kilitlerinin değiştirildiği hususunun doğru olduğunu, taşınmaza ait olan kapı kilidinin kayıp edilmesi nedeni ile kapısı açık kalan şirkete hırsızların girmesinin engellenmesi amacı ile değiştirildiğini, davacının taşınmaza girişinin engellenmesi amacıyla kapı kilidinin değiştirildiği iddiasının gerçek olmadığını, belirterek davanın reddini savunmuştur. 1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davalı vekilinin kar kaybına ilişkin temyiz itirazlarına gelince ;818 sayılı Borçlar Kanununun 249.maddesinde: Kiralayanın, kiralananı, sözleşmede belirtilen amaca uygun olarak kullanmaya ( işletmeye) elverişli şekilde teslim etmek ve kira süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu, kiralananın, sözleşmede belirtilen amaca uygun olarak kullanılamayacak veya yararlanmayı önemli ölçüde azaltacak ayıplı bir durumda teslim edilmesi halinde, kiracının sözleşmeyi bozmaya veya kira pasından uygun bir miktarın indirilmesini isteme hakkı bulunduğu düzenlenmiştir.818 sayılı Borçlar Kanununun 250.maddesinde de; Kiralananın, kira süresi içinde, kiracının bir kusuru olmaksızın, sözleşmeyle güdülen amacı sağlayacak yolda kullanılma olanağını yitirmesi veya önemli ölçüde azaltacak bir duruma düşmesi halinde kiracının, kira parasından uygun bir miktarın indirilmesini isteyebileceği gibi bu sakatlığı uygun bir süre içinde giderilmezse, sözleşmeyi de bozabileceği, kiraya verenin, kendisinin bir kusuru olmadığını kanıtlayamaması halinde tazminat ile yükümlü olduğu düzenlenmiştir.Yine 818 sayılı Borçlar Kanununun 96. maddesi gereğince alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkarSomut olayda; davacı ile davalının vekili Mustafa Yeni arasında imzalanan 01/02/2005 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesinin iptali için davalı tarafından Didim Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/320 E 2008/505 K sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verilmiş karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.Davacının, dava konusu taşınmazda 01/02/2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gereğince kiracı olduğunun kabulü gerekir. Davacı dilekçesinde; kiracı olarak bulunduğu dava konusu taşınmaza davalı kiralayan tarafından anahtarlarının değiştirilmesi suretiyle 22.06.2006 tarihinde girişinin engellendiği ve işletme faaliyetinde bulunamadığını belirterek müdahalenin önlenmesi ve işletme faaliyetinde bulunamadığı 22/06/2006 tarihinden ağustos ayı sonuna kadar kar kaybının tahsilini istemiştir. Didim Esnaf ve Sanatkarlar Odasının 06/06/2012 tarihli cevabi yazısında; emlak komisyonculuğu yapan bir esnafın Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında ortalama 10,000,00 TL ile 15,000,00 TL arasında aylık kazanç sağladığı ancak işletme yurt dışıyla çalışıyor ise bu kazancın ortalama 40,000,00 TL ile 50,000,00 TL. arasında değiştiğinin tespit edildiği bildirilmiş olup 08/04/2013 tarihli bilirkişi raporunda, 06/06/2012 tarihli yazı esas alınarak davacının 22/06/2006-30/08/2006 tarihi arasındaki zararı 33.750 TL olarak hesaplanmış, mahkemece rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Kar kaybı objektif ölçülere göre değerlendirilir. Bu durumda mahkemece içinde emlak komisyoncusu ve mali müşavirin de bulunduğu bir heyet tarafından inceleme yapılıp Didim Esnaf ve Sanatkarlar Odasının 06/06/2012 tarihli cevabi yazısı, davacı kiracının maliyeye bildirdiği gelir matrahı gibi veriler de dikkate alınarak tek kişi tarafından işletilen benzer emlak komisyon işletmesinin tüm masraflar çıktıktan sonra kârının ne olabileceği belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kazanç kaybına hükmedilmesi doğru değildir.Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.