Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve kira alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının süresinde ödemediği kira bedellerinin tahsili için ihtarname gönderdiklerini, buna rağmen davalının ihtara konu muaccel olmuş kira bedellerini ödemeyerek temerrüde düştüğünü, kiralananın tahliyesini ve 13.750 YTL kira bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davalının on yıldır kiracı olup muacceiiyet şartının ilk sözleşmeye konulmadığını, daha sonradan yapılan sözleşmeye konulduğu için bu şartın geçerli olmadığını, kira bedellerinin davacıya elden Ödendiğini, temerrüt ihtarına konu Mart 2006 ayı kira bedelini de ihtardan önce davacıya elden ödemek istediklerini ancak davacının kira bedelini almadığını, yasal süresi içerisinde Mart 2006 ayı kirasını ödediklerini böylece muacceliyet şartının gerçekleşmediğini, davanın reddini savunmuştur. Borçlar Kanunu'nun 260. maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, istenen kira parasının muaccel (istenebilir) olması ve bu kira bedelinin verilen otuz (30) günlük sürede ödenmemiş bulunması ve ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Bundan ayrı sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse, bu husus da gözönünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül haline gelmiş bir ödeme şekli varsa, bu şekilde yapılan ödeme de geçerlidir.Olayımıza gelince; davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan, 01.01.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede, aylık kira bedelinin 1.750 YTL olduğu ve her ay peşin ödeneceği, özel şartlar bölümünün üçüncü maddesinde, aylık kiralardan birisinin zamanda ödenmemesi halinde diğer aylar kira bedellerinin de istenebileceği, altıncı maddesinde ise, ikinci yıl kira bedelinin % 25 oranında artırılacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin bu hükümleri geçerli olup, tarafları bağlar. Taraflar arasında düzenlenen ilk kira sözleşmesinde bulunmayan muacceliyet koşulu, daha sonra yenilenen sözleşmeye konulması geçerli olup, 6570 sayılı Yasa'nın 9. maddesi hükmüne göre kiracı aleyhine ağırlaştırılmış şart olarak kabul edilemez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.12.2000 gün ve 2000/6-187-1792 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Davacı, sözü edilen sözleşmeye dayanarak 28.03.2006 tarihinde keşide ettiği temerrüt ihtarnamesi ile. Mart 2006 ayı kira bedelinin süresinde ödenmemesinden dolayı muaccel hale gelen aylık 1.750 YTL kira bedelinden Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran 2006 ayları kira bedeli ile, aylık 2.000 YTL kira bedeli üzerinden Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık 2006 ayları kira bedeli toplamı olan 19.000 YTL'nin tahsilini istemiştir. Davacının, temerrüt ihtarını göndermesinde ve işbu davayı açmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Davalı, Mart 2006 ayı kira bedelini ödeme süresi içerisinde ihtarnameden önce davacıya elden ödemek istediklerini, ancak davacının kira bedelini almadığını, ihtarın tebliği üzerine de yasal süresi içerisinde Mart ve Nisan ayı kira bedellerini ödediklerini, böylece sözleşmedeki muacceliyet koşulunun gerçekleşmediğini savunmuş, savunmasını kanıtlamak için tanık dinletmiş, mahkemece de davalının savunması doğrultusunda tanık beyanlarına değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak 11.03.1959 gün ve 20/23 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Borçlar Kanunu'nun 260. maddesi uyarınca çekilen ihtarın tebliği üzerine ihtarda bildirilen yasal süre içerisinde kiracının kira parasını ödemek istediği halde davacı kiralayan tarafından alınmaması durumunda tanık dinlenebileceğine ilişkin olup, davalının, temerrüt ihtarnamesinin tebliğinden önce kira bedelini elden ödemek istemesine rağmen davacının kira bedelini kabul etmeme savunmasını tanıkla kanıtlaması mümkün değildir. Davalı, kira bedelini sözleşmede kararlaştırılan ödeme süresi içerisinde posta havalesi ile konutta teslimli olarak göndererek veya tevdii mahalli tayin ettirip belirlenen yere kira bedelini yatırmak suretiyle sorumluluktan kurtulabilecekken, bu. edimlerini yerine getirmediğinden temerrüt olgusu gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafından yasal ödeme süresi içerisinde temerrüt ihtarına konu tüm kira bedelleri ödenmediği için temerrüt olgusu gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.05.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.