Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3662 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9175 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İtirazın iptaliMahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali davasına dair karar, davalı tarafından, duruşmalı olarak süresi içinde temyiz edilmiş ancak miktar itibariyle duruşmaya tabi olmadığından duruşmanın reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kira alacağının tahsiline yöenlik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı kiracı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin arsa vasfındaki gayri menkulü 22/08/2007 tarihinde davalılardan ....' dan satın aldığını, müvekkilinin belirtilen gayrı menkulü aldığında, gayrı menkul üzerinde ..... tesisleri olduğunu, davalılar arasında kira sözleşmesi yapıldığının tespit edilmesi üzerine davalı şirketten kira bedeli talep edildiğini, müvekkilinin oyalandığını ve 05.11.2009 tarihinde müvekkili ve davalı şirket arasında kira sözleşmesi yapıldığını, davalı şirketin müvekkiline 05/11/2009 ve 05/11/2010 tarihleri arasındaki kira borcunu icra dosyasına ödediğini, bu dosyadaki dava konusu bedelin takip ile bir ilgisinin kalmadığını, bu davaya konu takibin 22.8.2007 ila 22.08.2009 dönemlerine ilişkin olduğunu, davalı şirketin gayrı menkulün satıldığını araştırmadan haksız ve yersiz olarak kira bedelini diğer davalı ...' ya ödeme yaptığını, davalı ...' nın ise aldığı kira bedellerini de müvekkiline ödemediğini belirterek, davalının itirazının iptalini ve borçluların %20 inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı ..... vekili, ..... Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 2010/543 Esas sayılı dosyasında davacının aynı talepte bulunduğunu, kesin hüküm teşkil ettiğini, eski malik ile yapılan sözleşme gereği iki yıllık kiranın eski malike ödendiğini, daha sonra davacı ile sözleşme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava tefrik edilerek davalılar yönünden ayrı esaslara kaydedildiği, tefrik sonucunda davalı şirketin taşınmazın satın alındığını araştırmadan 2007-2008 yılları kira bedelini eski malike ödediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal ( kazai ) kararlara tanınan yasal gerçeklik ( hakikat ) vasfıdır. Bu vasıf yargısal ( kazai ) kararların gerçeğe ( hakikata ) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıyla da kabul edilmiştir. Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, mevzuu ve sebebi aynı olan hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır. Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.(6100 Sayılı HMK 303) maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden ( resen ) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik ( hakikat ) sayıldığından taraflarını bağlar.Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay'da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonrada ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez. Kesin hüküm bir dava şartı olup kamu düzenine ilişkindir. Buna göre bir dava karara bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar arasında, aynı konuda aynı hukuki sebebe dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Açılması halinde ikinci dava kesin hüküm nedeniyle esasa girilmeden dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir. Kesin hükümden söz edebilmek için biri kesinleşmiş tarafları, konusu ve sebebi aynı olan iki davanın varlığı gerekir. Bir başka deyişle bir davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın kesin bir hükümle çözülmüş olması halinde mahkemece yeniden inceleme konusu yapılmaz.Olayımıza gelince: davada dayanılan ve hükme esas alınan 05.11.2009 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kiraya veren 12.09.2013 tarihinde başlattığı icra takibi ile sözleşme öncesi dönem olan 22.08.2007 ila 22.08.2009 arası olmak üzere 2 yıllık kira bedelinin tahsilini istemiştir. Davalının yasal sürede borca itiraz etmesi üzerine itirazın iptali isteminde bulunmuştur. Dosyada mevcut ..... Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 2010/543 esas sayılı dosyasının incelenmesinden davacısının ..., davalılarının .... ve .... olduğu, Davanın 22.08.2007 ila 22.08.2009 arası döneme ilişkin 2 yıllık kira bedelinin tahsiline yönelik olduğu, Mahkemece davalı şirketin kira bedellerini ödediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay aşamasından geçerek 08.05.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, bahsi geçen karar davalı şirketin, 22.08.2007 ila 22.08.2009 tarihleri arasını kapsayan iki yıllık kira alacağı yönünden davacı kiraya verene borcu olmadığı noktasında kesin hüküm oluşturur. Mahkemece kesin hüküm dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyzi edene iadesine, 05/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.