MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesiİcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, sözleşmenin garantörü aleyhine ödenmeyen kira bedellerinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar vekili, dava dilekçesinde, davalıların kira sözleşmesinin garantörü olduklarının başlattıkları icra takibine itiraz ettiklerini belirterek itirazın kaldırılmasını ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, Türk Borçlar Kanun'unun 603. Maddesinin bu şekilde kişisel güvence verilmesine yönelik tek taraflı beyana dayalı sözleşmenin başka ad altında yapılmış olsa dahi kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümlerinin de uygulanmasını ön gördüğü belirtilerek bu hususları içermeyen garantör sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Takipde dayanılan ve karara esas alınan dava dışı ... ile davacı arasında imzalanan 01/12/2011 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Bu sözleşmenin imzalanmasından sonra davalılar, 16/11/2011 tarihli "Garanti Taahhüdü" başlıklı belge ile davacıya ait taşınmazın dava dışı ...'ne kiralanmasından dolayı kiracının mal sahibine karşı her türlü sorumluluğu kapsamında kira hasar, elektrik, su, aidat borçlarından dolayı müştereken ve müteselsilen karşılamayı taahhüt etmişlerdir. Taraflar arasında imzalanan bu garanti taahhüdü geçerli olup tarafları bağlar. Her ne kadar mahkemece tek taraflı kişisel güvence veren sözleşmelerin TBK.nun 603.maddesi gereğince kefaletin azami miktarının gösterilmemesi, eşin rızası ve el yazısı ile kefaletin kabul edildiğinin yazılmaması nedeni ile geçerli olmadığı ileri sürülmüş ise de sözleşmenin imzalandığı tarihte henüz TBK nu yürürlüğe girmemiş olup sözleşme hükümleri geçerlidir. Bu durumda mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.