Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1853 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2416 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ : Sulh Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tazminat-Alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat ve alacak davasına dair karar, davalı/karşı davacı ve davacı/karşı davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Asıl dava, kiracı tarafından kiraya veren ve müteahhit aleyhine açılan maddi-manevi tazminat istemine, karşı dava kiraya veren tarafından kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile 9.075 TL maddi, 500 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline, karşı davanın kabulü ile 2.500 TL kira alacağının tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ...'a ait işyerini sözlü kira sözleşmesi ile kiraladığını, taşınmazı restaurant olarak işlettiğini, müvekkilinin taşınmazdan çıkması için 3. kişilerin tacizine uğradığını, işyerinin doğalgazının kesildiğini, 16/05/2012 tarihinde işyerine gelindiğinde işyerinin yıkılmakta olduğunu gördüğünü, eşyaların bir kısmının dışarda bir kısmının da içerde olduğunu, davalı hakkında şikayette bulunulduğunu, davacının davalıların haksız eylemi nedeniyle kâr mahrumiyetine uğradığını, dükkan için 50.000,00 TL ye yakın masraf yaptığını, yıkım sırasında kasada 2.000,00 TL ye yakın nakdi paranın kaybolduğunu, bu olay nedeniyle davacının manevi olarak da zarar gördüğünü, bu nedenlerle 40.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 55.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar cevap ve karşı dava dilekçesinde; davalı Kadriye ve davacının 6 aylık kira bedeli karşılığında tahliye hususunda anlaştığını, davacının malzemelerini alarak taşınmazı boşalttığını, davacının 2009 yılından itibaren 2.500 TL eksik kira bedeli ödediğini belirterek asıl davanın reddini, karşı davanın kabulünü istemiştir. Mahkemece, asıl davada davacı kiracının kazanç kaybı olarak 2.835 TL, zarar gören demirbaş bedeli olarak 6.240 TL olmak üzere asıl davanın kısmen kabulü ile 9.075 TL maddi, 500 TL manevi tazminatın tahsiline, karşı davada eksik ödenen kira bedelinin 5.700 TL olduğu gerekçesiyle karşı davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 2.500 TL kira alacağının tahsiline karar verilmiştir. 1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı/karşı davalı ve davalılar/karşı davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Asıl dava yönünden davalılar vekilinin hükmedilen demirbaş bedeline yönelik temyiz itirazlarına gelince; bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara el atmanın önlenmesi davası ile karşı koyabileceği gibi istihkak davası ile de karşı koyabilir. Eşya davası bu anlamda bir istihkak davası olmakla istem dava konusu eşyaların; aynen verilmesi, olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelinin verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Davacı/kiracı asıl dava dilekçesinde kiralananın yıkılması nedeniyle restaurant niteliğindeki kiralananda bulunan masa, sandalye, televizyon, dondurucu, ocak, davlumbaz gibi eşyalarının bir kenara atıldığını belirterek bunların bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı kiraya veren bu eşyaları aynen teslime hazır olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece 30.04.2013 tarihinde yapılan keşifte iddiaya konu eşyaların yıkılan taşınmazın kenarında mevcut olduğu görülmüş, bilirkişiler bu eşyaların bedelini 6.240 TL olarak hesap etmiştir. Mahkemece bu bedelin tahsiline karar verilmiş ise de, menkullerin mevcut haliyle kullanılabilir olup olmadığı, hasara uğramış ise ne şekilde hasara uğradığı, aynen tesliminin mümkün olup olmadığı hususunda inceleme yapmadan doğrudan eşyaların bedeline hükmedilmesi doğru değildir.3- Asıl davada davalılar vekilinin hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince; Sözleşmeye aykırı davranış manevi zarara yol açabilir. Manevi zarar mal varlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder.TBK.nun 114.(BK 98) maddesinin ikinci fıkrasında "haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır" tarzında yapılan yollamanın kapsamına manevi tazminat da girmektedir. Manevi tazminat talep edilebilmesi için kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüzle yani borca aykırı bir davranışla manevi zarar (kişilik hakkına vaki tecavüzden duyulan acı, elem ve ızdırap) arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Davacı kiracının iddia ettiği olayların kişilik hakkını nasıl ihlal ettiği hususu ispatlanamamıştır. Bu durumda mahkemece manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. 4- Asıl dava yönünden davacı ve davalılar vekilinin hükmedilen kazanç kaybına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK.nun 112. (818 sayılı Borçlar Yasasının 96.) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir.Somut olayda davacı kiracının sözlü kira ilişkisi ile kiralananı kullanmakta iken davalı kiraya veren tarafından taşınmazın yıkılarak yeniden inşaatına başlandığı anlaşılmaktadır. Kiraya verenin sözleşmenin tek taraflı feshi ile kiralananı süre bitiminden önce yıkarak inşaata başlaması bu kapsamda sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu durumda davalı kiraya verenin tazminat sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak TBK’nun 114/2 maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacaktır. Bu nedenle davalının kira sözleşmesine aykırı davranmasıyla oluşan sorumlulukta tazminattan indirim yapılmasını düzenleyen TBK’nun 52.maddesi uygulaması gerekir. Bu kapsamda davacı kiracı da taşınmazın yıkılmaya başlandığı 16.05.2012 tarihini müteakip kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği yeni bir taşınmaz bulma konusunda gerekli çabayı göstermek zorundadır. Bunun bir sonucu olarak davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği aynı nitelikli başka bir taşınmazı hangi sürede yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi, davalı kiraya verenin de bu süreye ilişkin kazanç kaybından sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde bu süre belirlenmeden davacı kiracının vergi kayıtlarına göre kazanç kaybının hesaplanması doğru değildir. 5-Karşı davada davalı kiracının temyiz itirazlarına gelince; karşı davacı kiraya veren ... karşı dava dilekçesi ile aylık kira bedelinin 750,00 TL olduğunu, kiracının 2009 yılından itibaren aylık 150,00 TL ödediğini, eksik ödemesinin 2.500 TL olduğunu belirterek 2.500 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. Mahkemece hesap bilirkişi ... tarafından düzenlenen 13.03.2014 tarihli ek raporda, kiracının PTT kanalı ile aylık 150,00 TL ödemelerinin bulunduğunu, tanık beyanları doğrultusunda aylık kira bedelinin 300,00 TL kabul edilmesi halinde aylık eksik ödemenin 150,00 TL olduğunu, buna göre 01.01.2009 ila yıkım tarihi olan 16.05.2012 tarihleri arasında 38 aylık eksik ödemenin aylık 150,00 TL den 5.700 TL olduğunu belirtmiştir. Mahkemece bu rapor esas alınarak karşı dava kabul edilmiştir. Karşı davacı/kiraya veren vekili aylık kira bedelinin 750,00 TL olduğunu ispat edememiştir.Bu durumda taraflar arasındaki kira sözleşmesi sözlü olduğundan aylık kira bedelinin ne miktar olduğu kiraya veren tarafından kanıtlanmalıdır. Kiraya veren aylık kira bedellerini kanıtlayamadığından davalının beyan ettiği aylık 150,00 TL kira bedelinin esas alınması gerekir. Mahkemece davacı kiraya veren tarafından hangi aylar kira bedelini talep ettiği açıklattırılarak denetime elverişli bilirkişi raporu ile kiraya verenin kira alacağının hesaplanması gerekirken tanık beyanları doğrultusunda aylık kira bedelinin 300,00 TL olarak hesap edilerek hatalı bilirkişi raporu ile karar verilmesi de doğru değildir.Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda 2, 3, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar/karşı davacılar vekilinin, 4, 5 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı/karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu aşamada vekalet ücretine yönelik temyizi itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.