Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan onalım davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, önalım hakkına konu payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Onalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşîarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak İddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle onalım hakkını kullanması TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi durumlarda savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Davalı her ne kadar yargılamada davaya konu payın bulunduğu taşınmazda fiili taksimin varlığını ileri sürmemiş ise de, temyiz dilekçesinde, taşınmazın ikiye bölünerek kullanılırken, zeminde yer gösterilmek suretiyle taşınmazı satın aldığından bahisle fiili taksimin varlığını savunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere taşınmazın taksim edilerek kullanıldığı savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece davalının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü taksim savunmasına ilişkin delillerin, varsa davacının bu konuda karşı delillerinin sorulup toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK'nın 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.