MAHKEMESİ : Malatya 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 01/10/2013NUMARASI : 2011/538-2013/526Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kiracı tarafından kiraya veren aleyhine açılan kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle yoksun kalınan kâr mahrumiyeti nedeniyle ıslahla birlikte 14.098 TL maddi tazminat, manevi tazminat ve eşya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece manevi tazminat ve eşya bedeline yönelik taleplerin reddine, maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili, dava dilekçesinde; Davalı şirketin Malatya merkez ve Yeşilyurt Mağazalarındaki pasta ve ekmek reyonunun 11/01/2010 başlangıç ve 11/01/2011 bitiş tarihli sözleşme ile davacı tarafından kiralandığını, müvekkili tarafından sözleşme hükümlerine uyulmasına rağmen davalı şirketin hiç bir sebep göstermeden ve yazılı ihtar çekmeden kira sözleşmesini feshederek başka bir işletme ile anlaştığını belirterek davacının kiralananı işletememesinden kaynaklanan kâr mahrumiyeti ve kiralananda bulunan davacıya ait malzemeler bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 9000 TL maddi tazminat, tek taraflı haksız fesih nedeniyle 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili davacının sözleşmeden doğan edimleri gereği gibi yerine getirmediğini, sözleşmenin personel istihdamı başlıklı 7.maddesini ve talep edilen tatlı çeşitlerini temin etmeyip, reyondan hazır bulundurmamak suretiyle 11.maddesini ihlal ettiğini ve bu sebeple sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece taktir edilerek karar verilmiş olmasına ve taktirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davalı vekilinin yoksun kalınan kâr mahrumiyeti hesabına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Yasasının 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır: kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kardan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kardan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 11/01/2010 başlangıç ve 11/01/2011 bitiş tarihli kira sözleşmesinin 16.maddesinde "firma (kiracı) tarafından sözleşmede yazılı hükümlerinden her hangi birinin ihlali halinde, Carrefoursa (kiralayan), süreye gerek olmaksızın sözleşmeyi derhal feshetmeye, fesih tarihinden itibaren reyonu kendi adına işletmeye veya işletme hakkını bir başka firmaya devretme hakkına haiz olduğu kararlaştırılmıştır. Davalı, bu maddeye dayanak fesih iradesini derhal ve sözlü olarak kullandığını bildirmiş ise de tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davacı kiracının sözleşme hükümlerine aykırı davranmadığı anlaşılmış olup, sözleşmenin davalı tarafın feshi kabul ettiği 15/02/2011 tarihinde sona erdiğinin kabulü gerekir. Davalının fesih sebebi olarak ileri sürdüğü hususlar dikkate alındığında sözleşmenin haklı nedenle feshedilmediği açık olup, bu durum mahkemenin de kabulündedir. Davalı kiraya veren, yenilenen kira sözleşmesi süresi dolmadan kiralananı işgal edip,bu yeri üçünçü kişiye kiralayarak dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanun'unun 249.maddesinde düzenlenen kiralayanın kiralananı sözleşme sonuna kadar kullanmaya hazır bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu durumda kiracı, kusursuz olduğunu kanıtlayamayan kiraya veren davalıdan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir. Ancak kâr kaybının hesabında kiracının aynı şartlarla bir kiralanması için gereken makul süre tespit edilip, bu süre içindeki kiracı karının ne olabileceği tespit edilerek mahrum kalınan kârın belirlenmesi gerekmektedir.Ayrıca, iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haksız olarak feshedildiği hallerde 818 sayılı Borçlar Kanun'unun 106. ve 108. maddeleri hükümleri gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanun'unun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı, sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içindedir.Olayımızda, mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde öncelikle kiracının aynı şartlarla bir işyeri kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı kârının ne olabileceği tespit edilip mahrum kalınan kârın belirlenmesi ve daha sonra Borçlar Kanununun 106. ve 108. maddeleri hükümleri gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanun'unun 325. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması ve Hâkim tarafından belirlenen bu mahrum kalınan kâr üzerinden davacı kiracının bu yeri işletememesi nedeniyle uğrayabileceği risklerden uzak kalması nedeniyle hakkaniyete uygun bir indirim yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda (2) No'lu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.