Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10519 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8300 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Kemer 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/12/2013NUMARASI : 2010/399-2013/868Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kiracılık sıfatının tespiti davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava kiracılığın tesbiti istemine ilişkindir: Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir... ilçesi .. ada .. parsel de kayıtlı taşınmaz üzerinde .. A.Ş. adına 49 yıllığına irtifak hakkı tescil edilmiştir. Bu şirketin 4.3.2003 tarihinde iflasına karar verilmesi üzerine parsel üzerindeki irtifak hakkı ve üzerindeki villalar ihale ile 15.5.2009 tarihinde davalı .. A.Ş. ye satılarak bu şirket adına 11.03.2010 tarihinde 49 yıllığına irtifak hakkı tescil edilmiştir. Davalı şirket ..A.Ş taşınmazın irtifak hakkını satın aldıktan sonra villalarda oturan davacı E.. Ö.. hakkında İİK.nun 135/2 maddesine göre tahliye emri gönderilmesini sağlamıştır. Tahliye emri gönderilmesi üzerine davacı vekili 28.7.2010 tarihli dava dilekçesinde ihale ile satılan 115 ada 20 parsel üzerinde bulunan “ 6 CE blok 64 CE KHIMARIA tipi“ villa konusunda önceki malik... A,Ş ile müvekkili arasında 16.2.2000 tarihli mülk kullanım sözleşmesi imzalandığını,o tarihlerden beri villaları kesintisiz kullandığını, 9.3.2009 tarihli açık artırma şartnamesinde açıkca 44 villanın eşyalı olarak kullanıldığının tesbit edildiğini, davalı şirketin açık artırma ilanını görerek ihaleye o şekilde girip aldığını, davalı şirketin tek yetkilisi H.. G..’nun da aynı yerde villası olup komşu olduklarını, H. G.nun başından beri müvekkilinin burada hak sahibi olduğunu bildiğini, davacının kiracılığının iflastan ve satıştan öncesine dayandığını, davacının tahliyesinin istenmesinin mümkün olmadığını belirterek taşınmazda müvekkilinin fuzuli şagil olmadığının ve tüm tesislerde kullanma hakkının bulunduğunun ve tahliye etmek zorunda bulunmadığının tespitini talep etmiştir. Davacı delil olarak 11.9.2000 tarihli ve 7.2.2003 tarihli önceki malikle yapılan 39 yıllık mülk kullanım sözleşmesine dayanmıştır. Taşınmazın satılması halinde taşınmazda oturan kiracı hacizden önceki bir tarihte kiracı olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını İİK.nun 135/2 maddesinde belirtildiği şekilde resmi belgelerle ispat etmelidir. Ancak taşınmaz alıcısının başından beri kiracı olduğunu bildiğini ve kiracılığını kabul ettiğini iddia ediyorsa bu iddiasını genel mahkemede açacağı menfi tesbit davasında tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir. Davacı dava dilekçesinde davalı şirket sahibi ve yetkilisi olan Hüseyin Gündoğdu’nun da aynı yerde villası olduğunu ve komşuluk yaptıklarını başından beri kendisinin kiracı olduğunu bildiğini belirtmiş bu konuda tanık dinletmiştir. Dinlenilen tüm davacı tanıkları şirket yetkilisinin aynı yerde villasının bulunduğunu, başından beri komşuluk yaptıklarını ve davacının kiracı olarak oturduğunu bildiğini beyan etmişlerdir. Öte yandan 9.3.2009 tarihli açık artırma suretiyle gayrimenkul ve irtifak hakkının satış ilanında 20 sayılı parsel üzerinde bulunan 44 adet villanın tamamına yakınının yabancılar tarafından irtifak hakkı süresince kiralandığı ve fiilen eşyalı olarak kullanıldıkları tespit edilmiştir. Davalı şirketin temsilcisinin H. G. olduğu ve aynı yerde 2.8.1999 düzenleme tarihli 99 yıllık mülk kullanım sözleşmesi bulunduğu ve davalı şirket adına ihaleye şirket temsilcisi olarak Hüseyin Gündoğdu’nun girdiği anlaşılmaktadır. Uzun süre kiracılarla komşuluk yapan şirket temsilcisi H. G.ihale şartnamesinde yabancı kişilerin kiracı olduğunu bilerek ihaleye girip satın aldığına göre hacizden önce davalı şirketin burada davacının kiracı olarak oturduğunu bildiğinin kabulü gerekir. Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonunda davacının, hacizden ve satıştan önce dava konusu taşınmazda kiracı olduğu ve bu durumun davalı tarafça bilindiği kanıtlanmış olmakla davacının kiracı olduğunun tespiti yönünde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.Hüküm yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.