Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9430 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8896 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Zimmet, zimmet suçuna iştirak, denetim görevinin ihmaliHÜKÜM : Sanık ... hakkında zimmet suçundan açılan kamu davasında değişen suç vasfıyla nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet, sanık ... hakkında denetim görevini ihmal, sanık ... hakkında zimmet suçuna iştirakten beraatMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;Sanık ...'a yüklenen denetim görevinin ihmali suçundan doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazinenin, vekili aracılığı ile yaptığı bu sanık açısından temyiz itirazlarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, sanık ... hakkında zimmete iştirak suçundan CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün 20/06/2016 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Kanunun 18. maddesindeki "...Hazine avukatının yazılı başvuruda bulunması halinde ... Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır." düzenlemesinin verdiği yetkiye ve CMK'nın 237/2. maddesine dayanılarak Hazinenin temyiz dilekçesinin kapsamına göre sadece bu suç yönünden katılma talebinin KABULÜNE, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/12/2013- 2013/6-520 2013/582 sayılı Kararında da belirtildiği üzere; ceza miktarı yönünden resen temyize tâbi olmayan hükmün sanık müdafii tarafından süresinde 23/02/2016 tarihinde temyiz edilmesine rağmen sanığın 17/10/2016 tarihli dilekçesi ile “...dosyanın onanmasını..” talep ettiği, sanığın dilekçede açıkça hükmolunan cezaya razı olunduğunu belirtilmiş olması karşısında bu talebinin temyizden vazgeçme niteliğinde olduğu, 5271 sayılı CMK'nın 266/3. maddesindeki müdafiin iradesine üstünlük tanınması gerektiğine ilişkin istisna halin ise aynı Kanunun 150/2. maddesine göre yapılan zorunlu müdafii görevlendirmelerini kapsadığından somut olayda uygulanamayacağı anlaşılmakla birlikte, sanık ... hakkında verilen söz konusu mahkumiyet hükmü ile diğer sanıklar Ahmet ve Emine hakkında verilen beraat hükümleri olmak üzere tüm hükümleri katılan kurum vekilinin 22/02/2016 tarihli dilekçe ile temyiz etmesi karşısında incelemenin tüm hükümlere yönelik katılan kurum vekilinin, sanık ... hakkında verilen beraat hükmüne yönelik ise katılan ... vekilinin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun dolandırıcılık suçu yönünden 14 ve 34. maddelerindeki düzenlemelerde sanıklar lehine bir durum bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede;Sanık ... hakkında verilen beraat hükmünün temyiz incelemesinde;Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, Sanık ... Aksoy hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile sanık ... hakkında denetim görevini ihmal suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık ... yönünden yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Karayolları 5. Bölge Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yapan sanık ...'in, muhasebe servisinde çalışan sanık ...'ın hazırlamış olduğu sahte mahkeme ilamlarına esas olarak oluşturulan üstten asta doğru gelmesi gereken 16/07/2012, 26/12/2013, 01/10/2014, 12/03/2015 ve 14/07/2015 tarihli 5 ayrı tahakkuk evraklarını, kurum kaydı olmamasına ve daha önce kendisinin de havalesi bulunmamasına rağmen gerçekleştirme görevlisi olarak ''kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür'' şerhleri ile imzalayıp kurumdan haksız ödeme yapılmasına sebebiyet vererek kamunun zararına neden olduğu, bu şekilde tüm yasal unsurlarıyla oluşan TCK'nın 257/2, 43/1. maddelerinde tanımlanan zincirleme biçimde ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile beraatine hükmedilmesi,Sanık ... hakkında kurulan hükümde Dairemizce benimsenen Ceza Genel Kurulunun 29/01/2013 gün ve 1364-51 sayılı kararında da açıklandığı üzere ulaşılan sonuç cezanın suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olması durumunda adli para cezasının TCK’nın 158. maddenin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca suçtan elde edilen menfaatin iki katına çıkarılması gerektiğinin gözetilmemesi,Anayasa Mahkemesi'nin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı kararının hükümden önce Resmi Gazetenin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olmasına karşın bu hususun TCK'nın 53. maddesi uygulanırken nazara alınmaması,Suçun 5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde infazda tereddüde yol açacak biçimde hak yoksunluğuna hükmolunması, Kanuna aykırı, katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.