Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8802 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8320 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : 5 - 2013/176100MAHKEMESİ : Muğla 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 13/03/2013NUMARASI : 2012/37 Esas, 2013/77 KararSuç : Nitelikli zimmet ve bu suça yardım etmeİlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, sanık M..T.. hakkında kurulan hükümle ilgili olarak duruşmalı yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:Sanık M.. S.. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Kararın delillerin tartışılması ve gerekçe bölümünün 6. paragrafının bozma öncesi karardan kaynaklı yazım fazlalığı olduğu değerlendirilmiş, sanık tarafından yapılan ödemelerin 6183 sayılı Yasa uyarınca yürütülen haciz varakası düzenleme işlemleri nedeniyle cebri icra baskısı altında ödemeler olması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşulları bulunmadığından zararın tamamen ödenip ödenmediğinin araştırılmaması sonuca etkili görülmemiş, Bodrum Vergi Dairesi Müdürlüğünün E.. K.. hitaplı 03/04/2012 gün ve 13301 sayılı yazısı ekindeki belirli tarihe göre borç sorgulamaya ilişkin evrakta borç kayıtlarının 2003 döneminden itibaren olduğunun belirtilmesi, anılan Müdürlüğün 28/07/2012 gün ve 38855 sayılı cevabi yazısı ve ekindeki belgeler nazara alındığında ve 2000-2002 yılları arasında ödenmediği kabul edilen KDV miktarının 63.231,37 lira olması, bilirkişi raporları ile dosya kapsamına göre sabit kabul edilen zimmet miktarı nazara alınarak esasa müessir bulunmadığından bozma nedeni sayılmamış, bozmaya uyularak gereği yerine getirilmek suretiyle yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.Ancak;Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle sanık hakkında 53/5. madde gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar sadece bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde noterlik görevi yapmasının yasaklanmasına hükmolunması, kanuna aykırı, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Yasanın 322. maddesi uyarınca, hüküm fıkrasından 53/5. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın çıkarılıp, mahkemenin takdiri de gözetilerek hüküm fıkrasına "suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle anılan Yasanın 53/5. maddesi uyarınca takdiren 8 yıl süreyle cezanın infazından sonra işlemek üzere 53/1-a maddesinde sayılan hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına" ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,Sanık E.. K.. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;Mahkemenin sanığın zimmet suçuna yardım olarak değerlendirilen, “diğer sanığın yanında 6 yıl gibi uzun bir süre başkatip olarak çalışıyor olması, yazışmalardan ve ödenmesi gereken KDV, harç, damga vergisi, değerli kağıt bedelleri gibi vergilerin ödenmediğini bilebilecek durumda olması” şeklindeki gerekçesinin, sanığın sıfatı gereği denetim görevinin olmaması nedeniyle iştirak olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, “daksillenmek suretiyle oluşturulan boş makbuzlara, ödenmesi gereken miktarı ve tarihini yazarak noterin düzenlediği gerçeğe aykırı makbuzları üst yazıya bağlayıp incelemek suretiyle Noterler Birliğine göndermek” fiilinin ise diğer sanığın, sanığın savunmalarını doğrulaması karşısında zarfların içeriğini incelediğine ilişkin kabulün dosya içeriği ile uyumlu olmadığı ve bu eylemin tamamlanmış suça iştirakin mümkün olmaması nedeniyle de zimmete yardım olarak kabul edilmesinin olanaklı bulunmadığı, “suç tarihlerini kapsayan dönemde beyannamelerin ihtiva ettiği paraların yatırıldığını gösteren makbuzlarda ve vergi dairesine gönderilen yazılarda imzasının bulunması,” şeklindeki kabulünde beyannamelerin gerçeğe aykırı olduğu yönünde bir iddia ve kabul olmaması nedeniyle dosya kapsamı ile bozma sonrasında getirilen belgeler de bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın atılı suça iştirak ettiği hususunun şüpheli kaldığı, ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Anayasa m. 38/4, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m. 6/2, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 11, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m.14/2), diğer sanığın ifadeleri de dikkate alındığında, noter başkatibi sıfatıyla aldığı maaşının dışında ödenmeyip noterin uhdesinde kalan zimmete konu paralar ile ilgili ayrıca maddi bir menfaatinin olmadığı kabul edilen sanığın atılı suça iştirak ettiğine dair kesin, inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Kabule göre de;Dairemizin 28/12/2011 günlü bozma kararında sanık hakkında alt sınırdan önemli ölçüde uzaklaşılarak ceza tayini gerektiğine ilişkin ibare bulunmadığı halde bozma ilamına yanlış anlam yüklenerek diğer sanıkla konumlarının aynı olmadığı da nazara alınmadan alt sınırdan önemli ölçüde uzaklaşılarak ceza tayini,Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında sanık hakkında 53/5. madde gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde noterlik başkatipliği ve memurluk görevi yapmasının yasaklanmasına hükmolunması,Kanuna aykırı, sanığın ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.