Tebliğname No : 5 - 2014/160713MAHKEMESİ : Bakırköy 16. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 11/09/2012NUMARASI : 2010/310 Esas, 2012/908 KararSuç : Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;Sanık R.. Y..'nin yokluğunda 11/09/2012 tarihinde verilen ve 01/03/2013 günü usulüne uygun olarak tebliğ olunan hükmün, ayrıca hakim havalesi taşıyan 16/12/2013 tarihli dilekçesi sebebiyle o tarihte de öğrenmiş sayılacağından müdafii tarafından CMUK'nın 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süreden sonra 01/10/2014 günlü dilekçeyle temyiz edildiği, eksiklik veya yanıltma ile eski hale getirme nedenlerinin de bulunmadığı anlaşılmakla, temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin sanık Y.. B.. hakkında verilen hükümle sınırlı yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak; 1-Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik tarihlerde ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmasına karşın hakkında TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanmaması,2-Tayin olunan hapis cezası, yargılamada gösterdiği pişmanlık sebebiyle ertelenen, dosyadaki adli sicil kaydına göre sabıkasız olan ve duruşma tutanaklarına yansımış olumsuz hal ve tavırları bulunmayan sanık hakkında bu defa “yargılama sürecindeki davranışları nedeniyle” TCK'nın 62. maddesi uygulanmayarak gerekçede çelişkiye düşülmesi, 3-5237 sayılı TCK'nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bent halinde sayılan hususlarla aynı Kanunun 3/1. maddesindeki "suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" şeklindeki yasal düzenlemeler ile dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, olayın oluş şekli ve süresi, meydana gelen zararın ağırlığı, sanığın suçu sürdürmedeki ısrarlı tutumu göz önüne alınarak temel ceza ve zincirleme suç nedeniyle yapılacak artırımın hak ve nesafete uygun bir şekilde belirlenmesi gerekirken, TCK'nın 3/1. maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı olacak şekilde takdirde hataya düşülerek, benzer fiillerdeki genel uygulama ve işlenen fiilde büyük ağırlık bulunmadığı gözetilmeden, temel cezanın alt sınırdan çok fazla uzaklaşılarak belirlenmesi,4-Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19/06/2012 tarihli, 2012/3-97 Esas ve 2012/245 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından birisi de, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada uğranılan zarardan kastedilen maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir.Zararın belirlenmesinde hâkim, ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de göz önünde bulundurmak koşuluyla kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamıyla tespite çalışmamalıdır. Zira 5271 sayılı Yasanın 231. maddesindeki düzenlemede, kişinin ileride hukuk mahkemesinde şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini düşündüğü gerçek zararının kalan kısmına da hükmedilmesini isteme yönünden bir engel bulunmamaktadır.Diğer taraftan, bazı olaylarda zarar miktarının herkes tarafından kolaylıkla belirlenebilmesi olanaklı ise de, bazı olaylarda zararın tespiti teknik bilgi gerektirdiğinden, ancak konunun uzmanı bilirkişiler aracılığıyla belirlenebilmektedir. Bu gibi durumlarda zararın miktarı hâkim tarafından belirlenemiyorsa, bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve zararın karşılanması konusunda iradesini gösteren sanıktan, belirlenen bu miktar zararı giderip gidermeyeceği sorulduktan sonra, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı tartışılmalıdır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Katılan tarafından Bakırköy 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/18 Esas sayılı atılı suçtan kaynaklanan zararı nedeniyle 55.000 TL tutarında tazminat davası açılması karşısında, zararın miktarı hâkim tarafından belirlenemiyorsa, bilirkişiye inceleme yaptırılması ve zararın karşılanması konusunda iradesini gösteren sanıktan, belirlenen bu miktar zararı giderip gidermeyeceğinin sorulması, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden katılan vekilinin 2.000.000 TL zararları bulunduğu yönündeki soyut beyanına göre sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,Kanuna aykırı, sanık Y.. B.. müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 1, 2 ve 3 nolu bozma nedenlerinin mahiyetine göre CMUK'nın 325. maddesi gereğince bozma kararının hükmü süresinde temyiz etmeyen sanık R.. Y..'ye TEŞMİLİNE, hakkındaki hüküm kesinleştirilerek cezaevine alındığı anlaşılan R.. Y..'nin cezaevine alınma tarihi ve teşmilin lehine niteliği gözetilerek İNFAZIN DURDURULMASINA, başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal salıverilmesinin mahalline bildirilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 19/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.