Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7173 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4550 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Zincirleme biçimde nitelikli zimmetHÜKÜM : Uyarlama yargılaması soncunda lehe kabul edilen 5237 sayılı TCK hükümleri uyarınca mahkumiyetMahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06/03/2007 gün ve 2007/6-13-2007/54 sayılı Kararı ile avukatlık sözleşmesinin kesin hüküm elde edilince sona ereceği, kesinleşme sürecinden sonraki işlemler için aynı avukatın işe devam etmesi isteniyorsa ayrı bir avukatlık sözleşmesi yapılması gerektiğinin hükme bağlanmış olmasına rağmen ek kararın hükümlü yerine usulsüz olarak görevi sona eren müdafiiye tebliğ edilmesi nedeniyle hükümlünün öğrenme üzerine ileri sürdüğü temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldığından, temyiz ve eski hale getirme talebinin reddine ilişkin 02/12/2015 günlü ek kararın kaldırılıp, işin esasının incelenmesine karar verildikten sonra gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da açıklandığı gibi, yeni yasanın lehe sonuç doğurduğunun saptanması halinde acilen ve hüküm niteliğinde olan yeni kararın Ceza Muhakemesi Kanununa göre hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması, kararın gerekçesinde CMK'nın 230. maddesi uyarınca suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, nitelendirilmesi, cezanın ve/veya güvenlik önlemlerinin belirlenmesi, müsadere, vekalet ücreti, yargılama giderleri hakkında da, değişiklik yapılmakla hüküm bölümü ortadan kalkan ve böylece geçerliliği sona eren önceki karara atıf yapılmakla yetinilmeyip karar verilmesi, yeni hükmün kesinleşmesi üzerine önceki kararın infazı esas alınacak hüküm bölümü ortadan kalkıp geçerliliği sona ereceği için, önceki hükümdeki yargılama giderlerinin infazda doğabilecek kuşku ve duraksamaları gidermek üzere uyarlama kararında da aynen gösterilmesi gerektiği dikkate alınmadan bu kurallara uyulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması,Hükümlü lehine olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCK'nın 212. maddesindeki “sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur” şeklindeki düzenleme nedeniyle, hükümlünün kooperatifin borçlu olmadığı kişilere kooperatif adına çek ve bono verme ve yine kooperatif adına gerçekte mal veya hizmet alınmadığı halde alınmış gibi sahte faturalarla suça konu paraları mal edinme şeklindeki eylemlerinde sahtecilik suçunun unsurlarının bulunup bulunmadığının karar yerinde tartışılması ve sahteciliğin varlığının kabulü halinde bu suçtan da mahkumiyet hükmü kurularak sonucuna göre lehe yasanın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-d maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiği kabul edilmesine rağmen hükümlü hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması, Kanuna aykırı, hükümlünün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, uyarlama yargılamalarında cezayı aleyhe değiştirme yasağının söz konusu olamayacağı da nazara alınarak hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, hükmolunan ceza miktarına, bozmanın mahiyetine ve infazda geçen süreye göre HÜKÜMLÜNÜN İNFAZIN DURDURULMASINA İLİŞKİN TALEBİNİN REDDİNE, 01/07/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.