Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6822 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16824 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Sulh Ceza MahkemesiSUÇ : İcrai davranışla görevi kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Sultanbeyli Belediye Başkanlığı personeli olan sanıkların, Sayıştay 1. Dairesi tarafından 657 sayılı Kanuna tabi çalışan personele sendika ücreti adı altında ödenen ücretlerin tahsili yönündeki kararına aykırı şekilde kişi borçlarına alınan ve tahsiline karar verilen alacakların sulh yolu ile anlaşmaya varılarak tahsilinden vazgeçilmesine yönelik karar almak suretiyle kamu zararına sebebiyet verdikleri gerekçesi ile görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de; suç tarihinden sonra 01/08/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6009 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Geçici 8. maddesi ile ''Konusu suç teşkil etmemek ve kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihine kadar, memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdederek veya başka bir tasarrufta bulunarak belediye, büyükşehir belediyesi ve il özel idaresinde çalışan kamu personeline her ne ad altında olursa olsun ek ödemede bulunmaları nedeniyle kamu görevlileri haklarında idarî veya malî yargılama ve takibat yapılamaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır.'' şeklindeki düzenleme ile söz konusu kanun maddesinin "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır." düzenlemesi getirilmiştir. Türkiye 1952 yılında ILO'nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunması, 1954 yılında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesini imzalamıştır. 98 sayılı sözleşme, örgütlenme, sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkını memurlar dahil tüm çalışanlara vermiştir. Diğer yandan; kamu görevlilerinin örgütlenme hakkının korunması ve istihdam koşullarının belirlenmesine ilişkin 151 sayılı ILO Sözleşmesi 25/11/1992 tarih ve 3848 sayılı Kanun ile uygun görülmüş, Bakanlar Kurulu 08/01/1993 tarih ve 93/396 sayılı kararı ile onaylamış ve 25/02/1993 tarih ve 21507 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, ILO'nun temel haklara ilişkin 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri de ülkemiz tarafından kabul edilen ve hukukun bir parçası haline gelen metinlere göre memurlara yapılan yardımlarla ilgili hukuki ve cezai takibata gidilmesi ülkemizin kabul ettiği sözleşmelere aykırıdır. Ancak uygulamada belediyeler, çalışanları temsilen kamu görevlileri sendikaları ile yaptıkları görüşmelerle, çalışanların ekonomik koşullarını, ihtiyaçlarını çalışma koşullarını değerlendirmekte, Anayasanın 5 inci maddesinde görev olarak yüklediği amacı gerçekleştirmek için çalışanlarının durumunu göz önüne alarak iyileştirici tedbirler almaktadır. Bu tedbirler, sosyal devlet ve eşitlik ilkesinin bir sonucu olduğu gibi hakkaniyet ve hukukun bir gereği olup, çalışma barışı için olmazsa olmaz bir şarttır. Özellikle mali ve idari özerkliğe sahip olan belediyelerde çalışan memurlara Türkiye Cumhuriyetinin kabul ettiği uluslar arası sözleşmeler uyarınca yapılan ödemelerin, yıllar sonra kişi borcu çıkarılarak memurlardan tahsil edilmesinin, haklarında idari ve mali takibat yapılması olumsuz sonuçlara yol açtığı bilinmektedir. Önergeyle uluslar arası sözleşmelere uygun bir düzenleme yapılarak yaşanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmıştır.'' şeklindeki gerekçesi nazara alındığında; kanuni düzenleme ile konusu suç oluşturmamak kaydıyla imzalanan toplu iş sözleşmeleri uyarınca belediyede çalışan kamu personeline yapılan ek ödemeler nedeniyle kamu görevlileri hakkında idari ve mali takibat yapılamayacağının hüküm altına alındığı, her ne kadar yasal düzenleme suç tarihinden sonra gerçekleştirilmiş olsa da suç tarihinden önce de Anayasamız ve ülkemizin de imzaladığı uluslararası sözleşmeler nazara alındığında sosyal devlet ve eşitlik ilkesinin bir sonucu olarak ilgili görevlilerin belediye çalışanlarını temsilen sendikalar ile yaptıkları görüşmelerle, çalışanların ekonomik ve çalışma koşullarını, ihtiyaçlarını değerlendirmek suretiyle iyileştirici tedbirler almasının hakkaniyet ve hukukun bir gereği olduğu, bu itibarla iddia, savunma, dosyada mevcut deliller ve yukarıda yapılan açıklamalar hep birlikte değerlendirildiğinde sanıkların görev gereklerine aykırı olarak kabul edilebilecek davranışlarının bulunmadığı gibi görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartlarından olan kamu zararına veya kişilere haksız bir menfaat sağlanmasına neden olma unsurlarının gerçekleşmediği gözetilmeden unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraatleri yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,Kabule göre de;Yüklenen suçu TCK'nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanık ... ve sanıklar ... ile ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 27/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.