Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 653 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12959 - Esas Yıl 2012





Tebliğname No : 5 - 2012/228058MAHKEMESİ : Sakarya 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 15/06/2010NUMARASI : 2009/300 Esas, 2010/158 KararSUÇ : Rüşvet almaMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan H.. H..nin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 25/07/2012 tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, gerekçeli kararın H.. H.. vekiline tebliğine ilişkin davetiye dosyada bulunmamakla birlikte kararın 17/07/2012'de tebliğe çıkarıldığına ilişkin şerh ve adli tatilde sürelerin işlemeyeceğine ilişkin CMK'nın 331/4. maddesindeki düzenleme gözetilerek tebliğin aynı gün yapıldığı kabul edilse bile, temyiz talebinin süresinde olduğu değerlendirilip, 3628 sayılı Kanunun 18. maddesindeki "...H.. H.. avukatının yazılı başvuruda bulunması halinde Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır." düzenlemesinin verdiği yetkiye dayanılarak H.. H..nin katılma talebinin kabulüne, tayin olunan ceza miktarına göre sanık Mustafa müdafiin ve duruşma talep hakkı bulunmayan, ayrıca süresinden sonra olduğu anlaşılan katılanın duruşmalı inceleme taleplerinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca REDDİYLE incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Sanıkların sabit görülen eylemlerinin, eylem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TCK'nın 257/3. maddesi kapsamında kalması, hükümden sonra 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanunla, TCK'nın 257/1. maddesindeki ceza miktarı indirilmesine rağmen bu fıkraya atıfta bulunan ve sanıkların eyleminin uyduğu kabul edilen 3. fıkrada, aynı Kanunla yapılan değişiklik sonucu öngörülen yaptırımın aleyhe sonuç doğurması, yine hükümden sonra 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 105/5-b maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 257/3. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması ve aynı Kanunun 87. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın rüşvet suçunu düzenleyen 252. maddesinin yeniden düzenlenmesi, bu eylemin TCK'nın 252. maddesi kapsamında rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturması karşısında, her iki kanun hükümleri karşılaştırılarak ve TCK'nın 7/2. madde-fıkrasındaki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü gözetilerek, sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,Kabule göre de; 5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiileri, katılan ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.