Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5866 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1949 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 5 - 2012/316131MAHKEMESİ : Denizli 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 12/07/2011NUMARASI : 2009/420 Esas, 2011/252 KararSuç : Zimmet, ikna suretiyle irtikapMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 20/11/2012 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında zimmet ve irtikap suçlarıyla ilgili olarak 3628 sayılı Kanunun 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:Zimmet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Denizli Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğünde işçi olarak çalışan, burada yapılan mezar ve çeşme inşaatları için Belediye Meclisince belirlenen tarife doğrultusunda gerekli tahsilatları yapmakla görevlendirilen sanığın, annesi adına mezar yeri almak için kendisine başvuran katılandan mezar bedeli olarak makbuz düzenlemeden tahsil ettiği 708 TL'yi kayıtlara intikal ettirmeyerek uhdesine geçirmesi şeklindeki eyleminin, Belediye tarafından mezar bedelini ödemesi için yapılan bildirim üzerine, katılanın beyanına başvurulması suretiyle ve daire dışı araştırmayla ortaya çıktığı, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketlerle gerçekleştirildiği, bu nedenle diğer eylemleriyle birlikte bir bütün halinde zincirleme nitelikli zimmet suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan, yanılgılı değerlendirmeyle sadece basit zimmetten hüküm kurulması,Kabule göre de,Suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü değerlendirildiğinde zimmet miktarı kabul edilen değerin az olduğu gözetilerek sanık hakkında TCK'nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kötüye kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, İkna suretiyle irtikap suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Sanığın Belediye Meclisince belirlenen suç tarihinde geçerli tarifeye göre çeşme yapım işleri için ilgilerden herhangi bir ücret talep edilmemesi gerektiği halde, vefat eden babası için mezarlıkta çeşme yaptırmak istemesi nedeniyle kendisine başvuran mağdur Rıza 'ye bunun için mezarlık görevlilerinin çalıştığı belediyeye ait binanın taban döşemesini yaptırması gerektiğini, parsel dolunca da çeşme yeri göstereceğini, o zaman çeşmeyi yaptırabileceğini söylediği, mağdurun 300 TL civarında para harcayarak binanın taban döşemesini yaptırdığı, ikna suretiyle irtikap suçunun oluşması için mağdurun hileli davranışlarla kandırılarak fail veya başkasına yarar sağlamasına veya bu yolda vaatte bulunmasına ikna edilmesi gerektiği, mezarlık içinde çeşme yaptırmak isteyen mağdurun bu iş için belediyeye ait binanın taban döşemesini yaptırması yönündeki talebin yasal olmadığını bilmesi gerektiği, buna rağmen mağdurun kendi beyanına göre itiraz etmeden bunu kabul ettiği anlaşılan somut olayda ise ikna unsurunun bulunmadığı, sanığın yapılması gereken bir işin yapılması amacıyla Belediye'ye menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nın 257/3. maddesi delaletiyle 257/1. maddesine ve hükümden önce 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasa ile TCK'nın 257/3. maddesinde yapılan değişikliğe göre ise anılan maddeye uyan görevi kötüye kullanma suçu niteliğinde olduğu, hükümden sonra 05/07/2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 105/5-b maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 257/3. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması ve aynı Yasanın 87. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 252. maddesinin yeniden düzenlenmesi karşısında ise eylemin basit rüşvet alma suçunu oluşturacağı, lehe kanun değerlendirmesinin buna göre yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,Kabule göre de,5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle yüklenen suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kötüye kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 86. maddesi ile eklenen 5237 sayılı TCK'nın 250/4. maddesinde sağlanan menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumuna göre cezada indirim öngörülmesi karşısında, mahkemesince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.