Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5140 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3606 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : ... yönünden; ikna suretiyle irtikap (3 defa), ikna suretiyle irtikaba teşebbüs (1 defa), ... yönünden; ikna suretiyle irtikaba teşebbüs suçuna iştirak (1 defa)HÜKÜM : BeraatMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;Mahkemenin 30/03/2012 tarih ve 2011/214 Esas, 2012/108 Karar sayılı beraat hükümlerinin O yer Cumhuriyet Savcısı tarafından süresinde temyizi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/09/2012 tarihli yazısı ile sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 77 ila 94 maddelerinde değişiklik yapan hükümlerine göre yeniden değerlendirme için dava dosyasının iade edildiği ve mahkemece duruşma açılıp 27/11/2012 gün ve 2012/199 Esas, 2012/287 Karar sayılı yeni bir hüküm kurulduğu, YCGK'nın 27/06/2006 gün 2006/172-168 sayılı Kararında da belirtildiği üzere ilk hükmün geçerliliğini yitirdiği ve yeni hükmün O yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmediği yalnızca Hazine vekili tarafından temyiz edildiği gözetilerek;CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 15/01/2014 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca Hazinenin katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanıklar ... ve ... hakkında mağdur ...'e karşı işlenen eylemler yönünden verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, Sanık ... hakkında mağdurlar ... ve ...'a karşı işlenen eylemler yönünden verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde ise;Suç tarihlerinde ...İcra Müdürü olarak görev yapan sanığın icra borçlusu mağdur ...'ın kahvehanesine haciz işlemi için gittiğinde 50 TL istemesi üzerine mağdurun bu parayı verdiği, mağdur ...'ın babasından intikal eden traktör üzerindeki haczi kaldırmak için icra müdürlüğüne geldiğinde ise 130 TL'yi masraf diye istediği, İsmail'in verdiği 150 TL'nin tamamını bozuk para olmadığını, üstünü sonra vereceğini söyleyerek aldığı ve 29 TL'lik posta pulu ekleyerek haciz kaldırma yazısını yazıp emniyete gönderdiği, 28/03/2011 tarihinde de 2010/179 Esas sayılı icra dosyasındaki borcun 1.270 TL olduğunu avukattan öğrenen mağdur ...'ın icra dairesine gelerek borcu ödemek istemesi üzerine sanığın 1.370 TL istediği mağdurun itirazı üzerine de "avukata bir sürü para yedirdin, 100 lira da biz yesek ne olur" dediği ve mağdurun bu istenen parayı sanığa verdiği hususlarının mağdurların aşamalardaki iddiaları, sanık savunması, sanık ...'ın ve tanıkların beyanları ve icra takip dosyaları ile sabit olduğu, ancak sanığa isnat olunan ikna suretiyle irtikap suçunun oluşabilmesi için failin görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle ve hileli davranışlarla mağduru aldatarak haksız yarar sağlanması hususunda inandırması, hatta iradesini etki altına alması gerekeceğinden bu hileli davranışın yararın sağlanmasına yönelik nitelikte ve ağırlıkta olmasının da gerekeceği, oysa dosyadaki delillere ve beyanlara nazaran sanığın istediği paraların ne için olduğunu sormadan ve makbuz dahi istemeden veren mağdurların parayı masraf olarak verdikleri, sanığın da bu gerekçeyle istediği hususları şüpheli kaldığı gibi mağdur ...'in kendisinden istenen paranın kanunen verilmesi gereken bir para olmadığını bilmesi nedeniyle ikna suretiyle irtikap suçunun yasal unsurlarının da oluşmadığı, bu itibarla sanığın eylemlerinin bir bütün halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan ve TCK'nın 257/3. maddesine uyan zincirleme biçimde görevin gereklerine uygun davranmak için kamu görevlisinin çıkar sağlaması suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde beraat hükümleri kurulması,Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.