Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4049 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12868 - Esas Yıl 2012
Tebliğname No : 5 - 2011/331443MAHKEMESİ : Silifke 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 27/04/2009NUMARASI : 2007/109 Esas, 2009/126 KararSUÇ : Zimmet, görevi kötüye kullanma Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün 22/07/2011 havale tarihli dilekçe ile Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında 3628 sayılı Yasanın 18. maddesindeki ''...Hazine avukatının yazılı başvuruda bulunması halinde Maliye Bakanlığı, başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanır.'' düzenlemesinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin zimmet suçuyla sınırlı olarak katılma talebinin kabulüne, köy muhtarı olan sanığın, zimmet suçundan yargılandığı davada müdahil sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, köy halkından olmak dışında bir sıfatı bulunmayan ve Köy Kanununun 33/b. maddesi uyarınca köy derneğince seçilerek köy tüzel kişiliğini de temsile yetkili kılınmayan katılan A.. K..'nun usulsüz olarak müdahilliğine karar verilmesi hükmü temyiz hakkı vermeyeceğinden, katılan A.. K.. vekilinin zimmet suçuna yönelik temyiz itirazlarının CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin katılan Hazine vekilinin zimmet ve katılan A.. K.. vekilinin görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:Zimmet suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine;Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraet hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, Görevi kötüye kullanma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;Sanığın üzerine atılı görevi kötüye kullanma suçunun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibariyle 765 sayılı TCK'nın 102/4 ve 104/2. maddelerine göre 7 yıl 6 aylık asli ve ilave zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, suç ile hüküm tarihleri arasında bu sürelerin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 10/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.