MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Görevi kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetMahalli mahkemece hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; .... Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, vekalet ücreti ve masraf almasına rağmen tazminat davasını açmaması ve sigorta şirketlerinden tahsil edilen paranın bir kısmını uhdesinde tutarak müvekkili katılana vermemesi iddiasına ilişkin olarak tanık ...'ın alınan beyanında sanığın sigorta şirketlerinden tahsil edilen paradan yüzde 12 avukatlık ücreti ve masraflarını kestikten sonra geri kalan kısmını imza karşılığı katılana teslim ettiği şeklindeki ifadesi karşısında sanığın iddianamede belirtilen şekilde 9.000,00 TL'yi uhdesinde tuttuğuna dair yeterli delil elde edilemediği, sanığın vekalet ücreti ve masraf almasına rağmen tazminat davasını açmaması biçiminde gerçekleşen eyleminin ise ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden TCK'nın 257/2. maddesi yerine aynı Yasanın 257/1. maddesine göre yazılı şekilde hüküm kurulması,Hükmolunan kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK'nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmek suretiyle aynı Kanunun 53/4. maddesine aykırı davranılması,Suçun TCK'nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmemesi,5271 sayılı CMK'nın 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için, aynı maddenin 6. fıkrasında zararın ödenmesi koşulu öngörülmüş ise de, bu koşulun aranabilmesi için suçun niteliği veya işleniş biçimine ve doğurduğu sonuçlarına göre ortada maddi bir zararın bulunmasının zorunlu olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Dairemizce de benimsenen 03/02/2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, CMK'nın 231/6-c maddesinde düzenlenen "giderilmesi gereken zarar" kavramının, somut, belirlenebilir maddi zarar olduğu, buna karşın somut olayda sübutu kabul edilen eylem itibariyle, katılanın giderilmesi gereken somut ve maddi bir zararının tespit edilmediği gözetilerek, CMK'nın 231. maddesinin uygulanmasına engel sabıkası bulunmayan sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerekirken, 231/6. maddedeki objektif ve subjektif koşullar değerlendirilmeksizin, "zararın karşılanmadığı ve şartların oluşmadığı" şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle CMK'nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,Kabule göre de; Hükümden önce 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasa ile TCK’nın 257/1 maddesindeki cezanın alt sınırının 6 ay hapis olarak değiştirilmesine ve sanık hakkında cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlendiğine ilişkin herhangi bir ibareye de yer verilmemesine rağmen temel cezanın 1 yıl hapis olarak tayini,Kanuna aykırı, sanık müdafii ve katılanın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.