Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;5237 sayılı TCK'nın 247. (765 sayılı TCK'nın 202.) maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için "kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin" gerektiği, somut olayda; İş-kur tarafından mağdur S.. E..'ye gönderilen 510,96 TL tutarındaki havaleyi sanığın kendi gişesinde ödeme yapması mümkün olduğu halde tanık H.. K..'nun bulunduğu gişeye gidip "henüz gişesini açmadığını, sırada bekleyen çok kişi olduğunu, müşteki Semra'dan bahisle bu kişiyi tanıdığını, mağdur olmasın, sıra beklemesin" diyerek tanıktan alıp mal edinmesi şeklinde gerçekleşen eyleminde, suça konu paraların görev dolayısıyla sanığa teslim edilmediği, sanığın muhafaza ve gözetim sorumluluğunun da olmadığı bu nedenle de fiilinde yasal tevdii unsurunun gerçekleşmediği, hileli ve yasal olmayan yollarla kendisine haksız olarak menfaat sağladığı, anlaşılmakla sanığın eyleminin kamu kurumuna karşı dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç niteliğinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,Kabule göre de;Sanığın ilgilisinin müracaatı ve tanık beyanıyla ortaya çıkarılan hileli davranışlarla gerçekleştirdiği eyleminin nitelikli zimmet vasfında bulunduğu nazara alınmadan basit zimmet suçundan hüküm kurulması,5237 sayılı TCK'nın 61. maddesindeki sıralamaya uygun olarak anılan Yasanın 247/1, 249, 248/2. maddeleri uyarınca hüküm kurulması yerine yazılı şekilde uygulama yapılması,5237 sayılı TCK'nın 62. maddesinde takdiri indirim nedenleri olarak açıklanan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin üzerindeki olası etkileri” gibi hususlar irdelenip tartışılmadan “sanık hakkında başkaca takdiri ve kanuni artırım veya indirim yapılmasına yer olmadığına” biçimindeki yetersiz gerekçe ile karar verilmesi,Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin nazara alınmaması,Sanığın adli sicil kaydında yer alan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine ait ilamın, kesinleşme ve infaz şerhli onaylı bir suretinin celbedilip, silinme koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden incelenmesi ve hükümden önce 08/02/2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca sanıklar yararına olan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile değişik CMK'nın 231/5. maddesinde hapis cezası için öngörülen sınırın 2 yıla çıkarılması ve anılan maddenin 2. fıkrası ile de 231/14. maddesindeki soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olma koşulunun kaldırılması karşısında, bu maddenin 6. fıkrasına 25/07/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle de nazara alınarak, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 09/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.