Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21541 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 8365 - Esas Yıl 2011





Teselsülen mühür fekki suçundan sanık M..... A………'ın yapılan yargılanması sonunda; lehe kabul edilen 765 sayılı Yasa hükümleri uyarınca 8 kez mahkümiyetine dair, Gölbaşı (Ankara) Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 05.03.2007 gün ve 2005/193 Esas, 2007/84 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ve Yüksek 4. Ceza Dairesi Başkanlığının gönderme kararı ile daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü: Hüküm fıkrasının I, II, III, IV ve V numaralı bentlerinin temyiz incelemesinde; Mahkemece 2004/459 Esas sayılı dava dosyasının iddianame tarihi olan 13.12.2004 tarihi suç günü kabul edilmiş ise de dosya kapsamına nazaran iş bu dava dosyasında suç tarihinin 04.12.2003 olduğu kabul edilerek yapılan incelemede sanığın üzerine atılı mühür fekki suçunun tabi olduğu 765 sayılı TCK.nun 274/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen beş yıllık asli ve yedi yıl altı aylık ilave dava zamanaşımına tabi olduğu, 04.12.2003 ve öncesi olan suç tarihleri ile inceleme günü arasında yedi yıl altı aylık ilave zamanaşımı süresinin gerçekleştiği gözetilerek, davaların zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinden ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5237 sayılı TCK.nun 7/2 ve 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddeleri gözetilmek suretiyle hükümlerin CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322/1 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davalarının zamanaşımı sebebiyle DÜŞÜRÜLMESİNE, Hüküm fıkrasının VI, VII ve VIII numaralı bentlerinin temyiz incelemesinde ise; Gerekçede sehven mahkemeye ait olduğu belirtilen Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2003/190 Esas ve 2003/401 Karar sayılı ilamının 19.06.2003 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle lehe yasa belirlenirken sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 203/1, 43/1 ve 58/6. maddelerinin uygulanacağı, anılan yasanın 58/3. maddesi uyarınca hapis cezasına hükmedilmesi gerekeceği yine anılan yasanın 50/2. maddesi uyarınca hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmadığı da gerekçe olarak gösterilerek 765 sayılı TCK hükümleri lehe kabul edilip hüküm kurulmuş ise de; suç tarihlerinin 01.06.2005 tarihinden önce olması nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 7/3. maddesi uyarınca anılan yasa lehe kabul edildiği takdirde 58. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilip, 5237 sayılı TCK.nun mühür bozma suçunu düzenleyen 203. maddesinde adli para cezası ve hapis olarak seçimlik cezaların öngörülmesi ve 5560 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce işlenen suçlarda adli para cezasının alt sınırının açıkça gösterilmediği durumlarda, bu sınırın beş gün olarak belirlenecek olması karşısında, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca suçun işlendiği zamandaki yasa ile sonradan yürürlüğe giren yasanın ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanıp, ortaya çıkacak sonuçları birbirleriyle karşılaştırıp hangi yasanın lehe olduğunun belirlenmesi ve katılan lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden 765 sayılı Yasa hükümleri lehe kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Hükümlerden sonra 08/02/2008 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK.nun 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile değişik CMK.nun 231/5. maddesinde hapis cezası için öngörülen sınırın 2 yıla çıkarılması ve anılan maddenin 2. fıkrası ile de 231/14. maddesindeki soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olma koşulunun kaldırılması karşısında, bu maddenin 6. fıkrasına 25/07/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile eklenen cümle de nazara alınıp sabıka kaydı da değerlendirilerek mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının karar yerinde tartışılması zorunluluğu, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/10/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.