Tebliğname No : 5 - 2012/98913MAHKEMESİ : Denizli 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 25/10/2011NUMARASI : 2010/396 Esas, 2011/340 KararSUÇ : Zincirleme irtikap Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;2009-2010 yıllarında D.. M.. tarafından okul yapımı için Kınıklı mevkii 3860 ada 1 parsel, S.. mevkii 1704 ada 1 parsel, D..mevkii 32500 ada 1 parsel, S.. mevkii 1720 ada 1 parsel, Y.. mevkii 1742 ada 12 parsel, K.. mevkii 1796 ada 1 parsel, İ.. mevkii 1854 ada 2 parsel nolu kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazlarda hisse sahibi olan katılanların tapuda ferağ işlemlerinin yürütülmesi için görevlendirilen ve yatırım şubesinde teknisyen olarak görev yapan sanığın, yasal para alma yetkisi olmadığı halde herhangi bir makbuz, belge vermeden tapu ferağ ücreti veya döner sermaye ücreti adı altında bazı katılanlardan 135'er TL, bazı katılanlardan ise 125'er TL olarak hileli davranışlarla tahsil ettiği paraları mal edinmesi şeklinde sübut bulan eylemlerinin para tahsil yetkisi bulunmadığı için zimmet suçunun unsurlarını taşımamakla birlikte kamu görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmasına bağlı olarak her katılan yönünden ayrı ayrı TCK'nın 250/2. maddesinde düzenlenen ikna suretiyle irtikap suçu niteliğinde olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı hukuki değerlendirmeyle yazılı şekilde görevi kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması,Kabule göre de;Aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işlenen eylemlerde uygulanma imkanı bulunan TCK'nın 43/1. maddesi yerine uygulama imkanı olmayan aynı Yasanın 43/2. maddesinin uygulanması, TCK'nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması, 5237 sayılı TCK'nın rüşveti tanımlayan ve 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile değişiklik yapılıncaya kadar yürürlükte kalan 252/3. maddesinde "Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır." denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlanmasının (05/07/2012 tarihine kadar) rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı cihetle, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçu niteliğinde olduğu, 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanunla, TCK'nın 257/1. maddesindeki yaptırım sanık lehine değiştirilmesine rağmen bu fıkraya atıfta bulunan 3. fıkrada, aynı Kanunla yapılan değişiklik sonucu öngörülen yaptırımın sanık aleyhine sonuç doğurduğu, yine hükümden sonra 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 105/5-b maddesi ile TCK'nın 257/3. maddesi yürürlükten kaldırılmış ise de; bu tarih itibariyle sanığın eyleminin, 6352 sayılı Kanunun 87. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 252/2. maddesinde düzenlenen suça dönüşme ihtimali üzerinde de durularak lehe kanun değerlendirmesinin bu suçlar arasında yapılmasının gerekliliği,Bozmayı gerektirmiş, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.