Tebliğname No : 5 - 2013/361748MAHKEMESİ : Diyarbakır 7. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2013/107 Esas, 2013/496 KararSuç : İhmali davranışla görevi kötüye kullanmaMahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Sanıklar C.. D.., N.. Ç.. ve A.. D.. haklarında verilen hükümlerin incelenmesinde,Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve yasaya uygun olduğundan katılan Sultan vekili ve katılan Nücüde'nin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,Sanık S.. U.. hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince;Katılanların beyanlarına, tanık anlatımlarına, otopsi tutanağına, Adli Tıp Kurumu raporlarına, olay yeri inceleme tutanaklarına, savunmaya ve dosya kapsamına göre, katılanların oğlu ve eşi olan M.. Y..'in hakkında hırsızlık suçundan başlatılan soruşturma kapsamında getirildiği Diyarbakır Sağlık Polis Merkez Amirliğinde sanığın sorumlu olduğu nezarethaneye konulduktan sonra pantolonunu boynuna sararak kendisini astığı, görevlilerin diğer işlemleri yürütmeleri nedeniyle bir süre sonra olayı fark ederek yaptıkları müdahaleye ve çağrılan sağlık ekiplerinin çabalarına rağmen kurtarılamayarak öldüğünün anlaşıldığı,İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 6 ve Anayasamızın 17. maddesine göre “her insanın doğuştan gelen yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkın yasalarla korunmasının gerektiği”, insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk sırada yer alan ve en temel insan hakkı olarak kabul edilen yaşama hakkının diğer tüm hakların varlık sebebi olduğu ve bu hakların kullanımının yaşama hakkına bağlı olduğu, bu bakımdan bu hakkın kullanımı için devletin yalnızca insan yaşamına saygı gösterme anlamında negatif bir yükümlülük altında olmadığı, aynı zamanda insan yaşamını etkin olarak korumak için gerekli adımları atmak, bu kapsamda bireyleri diğer kişilerin yaşamsal tehlike yaratan eylemlerinden korumak için uygun önlemleri almak ve kişinin bizzat kendi yaşamına son vermesinin önüne geçmek için gerekli tedbirleri almak gibi pozitif yükümlülüklerinin de olduğu, diğer yandan hükümlü ve tutuklular ile gözaltına alınan ve suç şüphesiyle yakalanan kişiler bakımından yaşama hakkının daha özel bir öneme sahip olduğu, çünkü bu kişilerin devletin denetimi ve gözetimi altında oldukları ve bu hassas durumları ile yaşama hakkı yönünden daha etkin bir şekilde, bu arada intihara karşı da korunmalarının gerektiği açıktır. Devletin bu konuda bireyin kendisine karşı bir risk oluşturduğunu biliyor olması veya bilmesi gerektiği takdirde ve makul tedbirleri almaması halinde sorumluluğu doğmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16/11/2000 tarihli Tanrıbilir/Türkiye kararı ile 21/10/2008 tarihli Kılavuz/Türkiye kararlarında belirtildiği üzere; "her türlü özgürlükten mahrumiyetin, doğası gereği, tutuklu veya hükümlü kişinin psikolojisinin bozulmasına neden olduğu ve dolayısıyla bunun kırılgan ve korumasız bir kişinin intihar etme riskini artırabileceği, bu yüzden ulusal mevzuatların kamu görevlilerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevini yüklediği, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının gereksiz yere tehlikeye atılmasını önleyici tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğu," buna göre suç şüphesiyle yakalanan kişilerin de kamu görevlileri tarafından bu tür kişilerin intihar etmek amacıyla kullanabilecekleri eşyalardan arındırılmaları, daha etkili ve sıkı bir gözetim ile doktor kontrolü altında tutulmalarının temin edilmesinin gerektiği, yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasının zorunlu olduğu nazara alınarak maddi olay değerlendirildiğinde;Gözaltına alınan kişinin nezarethaneye alınırken kendisine zarar verecek tüm eşyalardan arındırılmadığı, içinde bulundurulduğu ortama bağlı olarak kendi hayat bütünlüğü bakımından tehlike ve risk oluşturması nedeniyle etkili ve sıkı gözetim altında tutulması gerekirken, anlık görüntüsünü gösteren kamerayı izleyip gelişen olaylara müdahaleyi sağlamakla görevli olan sanığın bunu yapmakta ihmal ve gecikme gösterdiği, bu şekilde atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğu gözetilmeden oluşa uygun düşmeyen yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,Kanuna aykırı, katılan Sultan vekili ve katılan Nücüde’nin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.