Tebliğname No : 4 - 2011/318275MAHKEMESİ : Salihli (Kapatılan) 3. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 26/07/2011NUMARASI : 2011/153 Esas, 2011/300 KararSuç : TefecilikMahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK'nın yürürlükte olduğu dönemde, YCGK'nın 03/07/1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, aynı Kanunun 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği anda suçun işlendiği kabul edilmekle birlikte 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketin bir kez işlenmesiyle oluşan sırf hareket suçu niteliğinde bulunduğu, bu suçun ivaz karşılığındaödünç paranın borç alana verilmesiyle tamamlandığı, suçun tamamlanması için ivazın temin edilmiş olmasının şart olmadığı, hatta ödünç olarak alınan paranın vadesinde geri ödemesinin yapılmamış olmasının da suçun oluşması üzerinde bir etkisinin bulunmadığı, Tüm bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olayda; tanık olarak ifadelerine başvurulan N.. U.., İ.. K.., B.. D.. ve U.. A..'un sanıktan kazanç karşılığında ödünç para aldıklarına ilişkin aşamalardaki tutarlı anlatımları ile tanıkların bu beyanlarına uyumlu olarak aleyhlerinde sanık tarafından yapılan icra takipleri, aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmamasına rağmen ödünç verilen para miktarlarının fazlalığı, verilen paralar karşılığında tanıklardan senetler alınması, zabıta araştırmasında sanığın çevrede tefecilik yaptığının bilindiğinin belirtilmesi, vergi inceleme raporlarında sanığın resmi makamlardan izin almadan tanıklara birden fazla olacak şekilde kazanç karşılığında ödünç para verdiğinin belirtilmesi, yine aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında önemli miktarlardaki paraların karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde yüklenen zincirleme tefecilik suçunun tüm unsurları ile sübuta erdiği cihetle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.