Tebliğname No : 5 - 2013/78514MAHKEMESİ : Mardin 2. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 11/04/2012NUMARASI : 2000/336 Esas, 2012/55 KararSUÇ : Rüşvet İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;Gerekçeli kararın sanık Şaban’a 08/06/2012 tarihinde tebliğ edildiği, kararın ise sanık tarafından bir haftalık yasal temyiz süresinden sonra 13/11/2012 günlü dilekçeyle sanık müdafii tarafından da daha sonra temyiz edildiği anlaşılmakla; temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, dilekçesinin içeriğine göre Milli Eğitim Bakanlığı vekilince kararın temyiz edilmediği gözetilip, suçtan zarar gören ve kovuşturma aşamasında duruşmadan haberdar edilmeyen şikayetçi H.. H.. vekilinin katılma talebinin 3628 sayılı Kanunun 17 ve 18. maddeleri ile CMK'nın 237/2, 260. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak kabulü ile dosyanın esastan incelenmesine, hükmolunan ceza miktarı itibariyle koşulları bulunmadığından sanık A.. Y.. müdafiin duruşma isteminin CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddi ile incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanıklar S.. E.. ve A.. M.. haklarındaki kamu davalarının ölüm nedeniyle, M.. C.., S.. İ.., M.. D.., H.. Ç.., H.. K.., H.. K.., H.. D.., İ.. S.., H.. E.., M.. K.., M.. A.., H.. Ç.., H.. A.., A.. Y.., İ.. A.., S.. Ş.., S.. D.., M.. G.., H.. Ö.. ve M.. T.. haklarında rüşvet suçundan açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine dair hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen kamu davalarının düşmesine dair hükümler usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan H.. H.. vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,Sanıklar A.. Y.., E.. A.., Ş.. P.., G.. Ü.., Y.. T.., A.. Ç.., Y.. A.. ve C.. B..'ın rüşvet suçundan, sanıklar H.. Ö.., Ş.. M.., M.. T.. ve Ş.. N..’ın irtikap suçundan mahkumiyetlerine dair hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanığı, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması gerektiği nazara alınarak, Yargıtayıngerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulması gerektiği, rüşvet verme eyleminin 765 sayılı TCK'nın 213. maddesinde düzenlendiği, anılan Yasanın 216'ncı maddesinde rüşvete aracılık eden kimsenin, rüşveti veren ve alandan hangisinin vasıtası ise onun suç ortağı sayılacağı belirtilerek iştirak müessesesinin özel olarak hüküm altına alındığı, Yasaya göre seçimlik hareketli suçlardan olan basit ve nitelikli rüşvet suçlarının, rüşvet anlaşmasına bağlı olduğu, anlaşmasının gerçekleştirildiği zamanın ise, istek veya önerinin karşı tarafça kabul edildiği, dolayısıyla tarafların rızalarının uyuştuğu an olduğu, 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce 5237 sayılı Yasaya göre ise “kamu hizmetlerinin eşitlik ve liyakat açısından adalete uygun yürütüldüğü, kamu görevlilerinin rüşvet kabul etmez ve satın alınamaz oldukları hususunda toplumda hâkim olan güvenin korunması amacıyla TCK'nın 252. maddesinde düzenlenmiş olan rüşvet suçunun bir kamu görevlisinin ya da anılan maddenin 4. fıkrasında sayılan tüzel kişiler adına hareket eden kişilerin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı yasal zeminde bulunmayan her iki tarafın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak ortaya koydukları doğrudan veya örtülü bir istek ile özgür irade ürünü rızalar sonucunda oluşan ve şarta bağlı olmayan anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıyla” oluşacağı,765 sayılı Yasanın, “Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler” başlığını taşıyan Üçüncü Babının İkinci Faslında 209. maddede düzenlenmiş olan irtikap suçunun, memurun, memuriyet sıfatını veya görevini kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına haksız çıkar sağlaması veya bu yolda vaadde bulunulması için, bir kimseyi icbar etmesi veya ikna etmesi ya da kanunen almaması gereken bir şeyi diğerinin hatasından yararlanmak suretiyle alması ile 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce 5237 sayılı Yasaya göre ise irtikap suçunun, kamu görevlisinin, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya vaat etmeye bir kimseyi icbar ya da ikna etmesi veya kanunen almaması gereken şeyi, muhatabının hatasından yararlanarak alması ile vücut bulacağı,Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği gözetildiğinde; olayın oluş şekline göre irtikap suçundan mahkum olan sanıkların öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışları ile rüşvet verme ve bu suça aracılık etmekten mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar ile haklarında kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilen memur sanıklar arasında rüşvet anlaşmasının gerçekleştiğine ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hükümler kurulması,Kabule göre de;765 sayılı Yasa hükümleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle sanıklar hakkında kamu davası açılmış olmasına karşın ek savunma hakkı verilmeksizin hüküm kurulmak suretiyle CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilmesi,Sanıklar C.. B.., A.. Ç.. ve G.. Ü..’in talimatla alınan savunmalarında iddianame yerine yetkisizlik kararı okunmak suretiyle 1412 sayılı CMUK’nın 135. (5271 sayılı CMK’nın 147.) maddesine aykırı davranılması,Haklarında gözaltı ve tutuklama işlemi uygulanan sanıklara ait bu sürelerin gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/2-d maddesine aykırılık oluşturulması,Dairemizce de benimsenen ve ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/03/1998 gün 50/105, 01/06/1999 gün 137/146, 10/10/2000 gün 175/193, 23/10/2001 gün 226/227 ve 30/05/2006 gün 173/145 sayılı Kararlarında ve benzer nitelikteki içtihatlarında açıklandığı üzere; 5271 sayılı CMK'nın 225. (1412 sayılı CMUK'nın 257 ve 150.) maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup 30/11/2000 günlü iddianamede sevk maddesi gösterilmekle beraber sanık M.. T.. hakkında irtikap suçuna ilişkin açık bir anlatım bulunmadığının anlaşılması karşısında ek iddianame tanzim ettirilmeden sanık hakkında karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,10/12/2001 günlü iddianamede sanık C.. B..’ın verdiği, sanık A.. Ç..’in aracılık ettiği para miktarının 20 milyon (eski para) olarak ifade edildiği, 24/10/2001 günlü iddianamede sanıklar Ş.. P.., A.. Y.., E.. A..’ın rüşvet vermek suretiyle diploma aldıkları belirtilip para miktarının yazılmadığı, sanık Şaban’ın ifadesinde 50 milyon (eski para), sanık Ekrem’in masraflar için 100 TL verdiğini, sanık A.. Y..’ın ise 15 Mark verdiğini beyan ettiği, 30/11/2000 günlü iddianamede sanıklar H.. Ö.., Ş.. M.., Ş.. N.. ve M.. T.. tarafından irtikap edildiği iddia edilen değerlerin 4-5 milyon (eski para) olarak ifade edildiğinin anlaşılması karşısında iddiaya konu miktarların 765 sayılı TCK’nın 219/3. maddesine göre pek hafif değerde olduğu gözetilerek anılan madde uygulanarak sanıkların tayin edilen cezalarından indirim yapılması ve sonucuna göre lehe Yasanın belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,Sanık Ş.. P..’e yüklenen rüşvet vermek suçunun 765 sayılı Yasanın 213/1. maddesinde öngörülen cezasının tür ve tutarına nazaran aynı Kanunun 102/3. maddesinde belirlenen 10 yıllık asli zamanaşımı süresine tabi olduğu, sanığın sorgusunun yapılmadığından bahisle istinabe suretiyle 31/07/2009 tarihinde savunması alınmış olmakla beraber sanığın Adana Ağır Ceza Mahkemesince talimatla 22/01/2002 tarihinde savunmasının daha önceden alınmış olması karşısında yeniden yapılan sorgunun zamanaşımı süresini kesmeyeceği gözetildiğinde ilk sorgu tarihi ile karar günü arasında bu sürenin gerçekleştiği gözetilmeden sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle düşmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Sanık H.. Ö..’in değişik zamanlarda farklı kişilere karşı işlediği kabul edilen her bir irtikap eyleminin ayrı suç oluşturacağı nazara alınmadan hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması,İrtikap suçunun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiği kabul edilmesi karşısında sanıklar H.. Ö.., Ş.. M.., M.. T.. ve Ş.. N.. hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,Hükümden sonra 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 87. maddesi ile TCK'nın 252. maddesinde yapılan değişiklik ve anılan Yasanın 86. maddesi ile TCK'nın 250. maddesine eklenen 4. fıkraya göre; irtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak cezada yarı oranına kadar indirim yapılması mümkün hale geldiğinden sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.